AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, Her siyasi iktidar siyasal süreçler içerisinde topluma bakar, insanlara bakar, partilerin ne söylediğine bakar, bütün bunları hesap ederek sonuçta bu bütçeyi oluşturur dedi
AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, Her siyasi iktidar siyasal süreçler içerisinde topluma bakar, insanlara bakar, partilerin ne söylediğine bakar, bütün bunları hesap ederek sonuçta bu bütçeyi oluşturur dedi.
TBMM Genel Kurulunda 2018 Merkezi Yönetim bütçe ve 2016 Kesin Hesap Kanun Tasarısı görüşmeleri düzenleniyor. Bütçe görüşmelerinin son gününde bütçenin geneline yönelik görüşmeler düzenleniyor. AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, bütçe müzakerelerinin son gününde olduklarını belirterek, Bütçe, milletin bütçesi. Burada ifade ediliyor ki: Biz bütçenin tek kelimesini bile değiştirme kudretine, iktidarına sahip değiliz. Ana muhalefet partisi, Halkların Demokratik Partisi ve zaman zaman MHP bunu ifade ediyor. Gerçek bu mu? Değil çünkü her siyasi iktidar siyasal süreçler içerisinde topluma bakar, insanlara bakar, partilerin ne söylediğine bakar, bütün bunları hesap ederek sonuçta bu bütçeyi oluşturur. Siyasal iletişim, siyasi etkileşim dediğimiz hadise sadece şu bütçe görüşmeleri sırasında burada yapılan müzakereler ve şekli aynı zamanda bütçenin elbette ki müktesebatına uygun bir tarzda önergelerden ibaret değildir dedi.
Bostancı, siyaset tanımını hatırlatarak, Siyaset, imaj yaratma ve gerçeklik ne olursa olsun insanları bu imaja inandırma sanatıdır. İmaj yaratmaya çalışırsınız. İktidarlar sözlerle imaj yaratamazlar, aç insanlara Siz aslında toksunuz imajı veremezler, yoksul insanlara Ne yoksulluğu kardeşim, köşklerde yaşıyorsunuz diyemezler, halk perişansa halkın yüzüne bakarak Ne perişanlığı, mutluluktan fıkır fıkır oynamanız lazım diyemezler çünkü gerçeklikle sınanırlar ve halk bütün bunlara bakar notunu verir. Ama, siyasete ilişkin bu tanım var ya imaj yaratma ve olgular ne olursa olsun insanları bu imaja inandırma sanatı, emin olun daha çok muhalefetin, ana muhalefetin müracaat ettiği bir yöntemdir ifadelerini kullandı.
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, bütçe açığının 2002 yılında yüzde 11,5 olduğunu söyleyerek, Yüzde 2. Hani batıyorduk? Hani enflasyon, faiz, devalüasyon, bütçe açığı fazlaydı? Rakamlar sizi baştan aşağı yalanlıyor. Milli gelir o yıllarda 3 bin 500 dolar, bugün 11 milyarı geçti. O yıllarda Türkiyenin uluslararası arenada ekonomik karşılığı alt orta gelir seviyesi, bugün üst orta gelirdeyiz ama bizim bu millete borcumuz var; inşallah, yüksek gelir seviyesine çıkaracağız bu milletimizin ekonomik gelişmişliğini. Türkiyenin dışında tüm dünyada ekonomiler küçülürken, krizler varken, Çin ve Hindistan hariç, tüm Avrupada ortalama yüzde 1 büyüme, ABDde 3 büyüme varken Türkiye 5leri geçti, 6ları geçti, 11lere geldi. Türkiyenin bu ekonomik büyümesi bir başarı hikayesidir. Kimin zerre kadar emeği varsa, oy verenden mahalle başkanına, ilinden, ilçesinden bakanına, Başbakanına, Cumhurbaşkanına kadar teşekkür borcumuz var şeklinde konuştu.
Turan, şöyle devam etti:
Dünyanın şu an 13üncü büyük ekonomisiyiz. Cumhuriyetimizin 100üncü kuruluş yıl dönümünde inşallah 10uncu büyük ekonomiye sahip olmak için gece gündüz gayret ediyoruz. Bakınız, en çok dile getirilen bir eleştiri de Kamu borç yükü orantısız denildi. Çok zor değil, baktık, bize benzeyen Arjantin yüzde 52, Brezilya 69, Çin 46 diye devam ediyor. Gelişmiş ülkelere bakıyoruz: Fransa 96, Japonya 250, İtalya 132 ama Türkiye sadece yüzde 28. Bakınız, yüzde 28 kamu borç yükümüz var. Bundan daha sağlam bir ekonomi olabilir mi? Bundan daha güçlü bir ekonomi iddiası olabilir mi? Ama o kadar yalan söylediniz ki artık siz de inanmıyorsunuz bunlara. Hiçbir karşılığı kalmadı, hiçbir inandırıcılığı kalmadı. bütçe açığı var dediler. Bakıyoruz, hiç zor değil, 1992-2002 yıllarında yüzde 6,5 açığımız varken, bugün OECD ülkelerinde 4,8ken şu an bizim yüzde 2lerde. Şunu demek istiyorum: Bütçe kitapçığını yırtacağınıza okusaydınız, bunları görseydiniz. Şov yapacağınıza ders çalışsaydınız, bunu görseydiniz. Biz bunları yaparken ekonomiyle beraber demokrasimizi de büyüttük. Demokrasi ile ekonominin ayrılmaz bir ikili olduğunu düşündük.
Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, toplumun büyük kesiminin bütçede dışlandığını savunarak, Türkiyede her 8 kişiden 1i sosyal yardımlara gereksinim duyuyor. Ekim 2017de açlık sınırı bin 544 lira, yoksulluk sınırı ise 5 bin 30 lira. Bırakın yoksulluk sınırını, binlerce, milyonlarca asgari ücretli açlık sınırına yakın, milyonlarca emekli bahsedilen açlık sınırı rakamının altında maaş alıyor. Başbakan Binali Yıldırım Hükümetimiz yıllardan beri çalışanımıza asla enflasyonun altında bir ücret vermemiştir dedi. Oysa rakamlar böyle söylemiyor arkadaşlar. Veriler 6,5 milyon asgari ücretlinin enflasyonun altında ezildiğini gösteriyor. Hükümet bu yıl için asgari ücrete yüzde 8 zam yaptı ancak kasım ayı enflasyonu yüzde 12,9. Yıl sonu enflasyon beklentisi ise yüzde 9,8e çıktı ifadelerini kullandı.
HDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan, ev kadınlarından bahsederek, Ev işçisi bir kadın, eşinin bıraktığı parayla bırakın et almayı kasabın yanında dahi geçememektedir, baklagillerden mercimeğin, nohudun kilosunun 20 lira olduğunu görmektedir, pazara gittiğinde ıspanak, pırasa gibi ucuz bilinen sebzeleri bile alacak gücü kalmamıştır. İşçi emeklisi bir teyzemiz, torunlarına artık bırakın muz, kivi almayı, ülke olarak cenneti olduğumuz portakal ve mandalinayı bile pazardan alamamaktadır şeklinde konuştu.