Cuma günüydü, 21 Ocak 1920 yılının mübarek fakat kasvetli bir cumasıydı.
Alaca işleyen fakir bir babanın 14 yaşındaki oğlu Mehmet Kâmil annesiyle dedesinin evinden geliyorlardı. İkisinin de sırtında hasır örmek için dedesinin evinden aldıkları parçalar vardı. Fransızlarla harp daha başlamamıştı. Vakit akşamüstüydü. Fransızların askeri fırın olarak kullandığı bir binanın önünden geçerken, Kozanlı tarafından gelen birkaç Fransız askeri birden Mehmet Kâmil'in annesinin önünü kesip peçesini açmak istediler.
Mehmet Kâmil'in annesi bir yandan bağırıyor bir yandan da peçesini açmak isteyen Fransız askerlerine karşı kendisini müdafaa etmeye çalışıyordu.
Hatice peçesine uzanan eli ısırıyor ve bağırıyordu; “Kamil yetiş!..”
Anasının saldırıya uğradığını gören Kâmil yerden aldığı taşları Fransız askerlerine atıyordu. Tam o sırada ortalığı bir çığlık kapladı. Mehmet Kâmil, Fransız askerlerinin tüfeklerinin süngüsüyle şehit edilmişti.
Mehmet Kâmil Antep müdafaasının ilk şehidiydi. Şehit Kâmil yanmış bir coğrafyanın, yok edilmeye çalışılan bir medeniyetin, şehadete susamış bir milletin şeref nişanesiydi.
Şimdilerde yarım milyona yakın Fransız, ülkesinde ayaklanıyor.
Sadece Anadolu’da değil ulaşabildiği her yerde katliam yapıp kan ve gözyaşı dökmekten başka hiç bir işe yaramayan bir devlete karşı yapılan her isyan Şehit Kamil’in ruhuna bir Fatiha olacaktır.