Hangi devlete hizmet?
“Devletime hizmet etmek istiyorum.”
Uçak, Türk hava sahasına girdiğinde Öcalan’dan kamuoyuna yansıyan ilk sözlerdi bunlar…
Ne kadar duygusal, ne kadar milliyetçilik kokuyor değil mi? Bu sözler, kimilerine göre henüz yolun başı, kimilerine göre bir mesaj, kimilerine göre de yolun sonuydu. Devlette bir kural vardır. Devletine ihanet eden de, hizmet eden de karşılığını alırdı. Yönetenler değişse de bu kural değişmez.
Peki, “Devletime hizmet etmek istiyorum” diyen şahıs,
Bebek katili Öcalan mıydı?
Terörist başı Öcalan mıydı?
On binlerce canın toprağa düşmesine sebep olan Öcalan mıydı?
Yoksa demokrasi kahramanı ve barış elçisi Öcalan mıydı?
Aslında herkesin merak ettiği, Öcalan’ın hizmete ne zaman başladığı… Öcalan, üniversitede okurken mi, tapu kadastro memuru olduğunda mı, devlet memurluğundan istifa edip dağa çıktığında mı, Suriye’yi terk ettiğinde mi, Kenya’da hediye paketi yapıldığında mı, Türk hava sahasına girdiğinde mi yoksa idamdan kurtulduğunda mı devletine hizmet etmeye başladı?
Öcalan, gecesini gündüzüne katarak devletine hizmet ederken hiç de İmralı’daki gibi rahat değildi. Yıllarca dağlarda aç, susuz, hasta ve çaresiz yaşarken ne suikastlar atlatmıştı da hizmetinden geri dönmemişti. Öcalan’a göre devlete hizmet, üniforma giymekle olmuyordu. Onun gözü ne hizmet ettiği devletin vereceği üniformadaydı ne de göğsüne takacağı madalyadaydı. O ne üniformalar, ne göğsü madalyalılar görmüştü. Hepsi de devletine ihanetlerinin bedelini ödemişti.
Öcalan’ın devlete hizmet mücadelesinde nerelerden nereye geldiğini daha iyi anlamak için, 1970’lerden günümüze kadarki sıfatlarına biraz göz atalım…
Apo, Apocular, lider, katil, bebek katili, deli oğlan, örgüt başı, terörist başı, İmralı canisi, sayın, önder, önderimiz… Öcalan o kadar çok yol haritası çizdi ki, bunlar da benden olsun;
Harita mühendisi, Atakürt, barış elçisi, demokrasi ve barış kahramanı.
Şimdi sıkı durun… Nobel Barış ödüllü ilk kürt!