Fatih Yıldırım, geleceğin markalarının sadece ürün değil, yaşam tarzı ve anlam sunması gerektiğini vurguluyor. Sektöre yeni bir bakış açısı sunuyor.
YENİ NESİL MARKA ANLAYIŞI: ÜRÜN SATMAK DEĞİL, ANLAM OLUŞTURMAK
Günümüzde markaların sadece ürün satmaktan fazlasını yapması gerektiği gerçeği, artık daha çok dile getiriliyor. Fatih Yıldırım, son yazısında tam da bu noktaya dikkat çekiyor: Ürün değil, fikir satan ve tüketicileri bir topluluğa dahil eden markalar çağındayız.
MOBİLYADAN YAŞAM ÖNERİSİNE
Yakın zamanda bir mağaza deneyimi yaşayan Fatih Yıldırım, klasik bir mobilya mağazası beklerken karşılaştığı atmosferin bambaşka olduğunu anlatıyor. Ürünler sadece sergilenmiyor, adeta bir yaşam tarzı sunuyordu. Markanın yaklaşımı, fiziksel mağazada olduğu gibi dijital dünyasında da etkisini gösteriyordu.
Web sitesine girildiğinde alışıldık kataloglar yerine yaşam önerileriyle karşılaşılıyor, sosyal medya ise 'satın al' yerine 'birlikte yaşa' mesajı veriyordu.
AĞLAR VE BAĞLAR ÜZERİNE KURULAN STRATEJİ
Bu yaklaşım, klasik reklam anlayışının ötesine geçiyor. Satıştan çok topluluk oluşturmayı ve insanlarla derin bağlar kurmayı amaçlıyor. Her ürün bir yaşam hikâyesi anlatıyor, her paylaşım bir anlam öneriyor. Ürün değil, fikir odaklı bir sistemin kapıları aralanıyor.
Fatih Yıldırım, bu deneyimi şöyle özetliyor:
'Belki de gerçek değer, ürünlerin kendisinde değil, onları çevreleyen hikâyelerde saklı.'
HENÜZ VAR OLMAYAN BİR MARKA
Sürpriz kısmı ise şu: Böyle bir marka henüz yok. Ancak Yıldırım’a göre sektörün tam da bu anlayışla şekillenecek markalara ihtiyacı var. Estetik değil anlam üreten, satış değil sadakat yaratan bir marka vizyonu, geleceğin sektörel ihtiyaçlarına yanıt verecek.
Fatih Yıldırım yazısının sonunda herkese çağrı yapıyor:
'Belki de böyle bir markayı birlikte oluşturmanın zamanı gelmiştir. Hazır mıyız?'
