Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofyada ilk cuma hutbesini kılıçla okudu. Erbaş "Bugün müminlerin sevinç gözyaşları içinde kıyama durduğu, huşu ile rükuya vardığı ve şükürle secdeye kapandığı gündür" ifadelerini kullandı.
Erbaş hutbede milletin Ayasofya hasretinin sona erdiğine dikkat çekerek, "Bugün Ayasofya kubbelerinde yeniden tekbir ve salavatların yankılandığı, minarelerinden ezan ve selaların yükseldiği gündür. Bugün bundan 70 sene önce hemen karşımızdaki Sultan Ahmet Camii minarelerinin 16 şerefesinden 16 müezzinin Allahuekber sedalarıyla yeri göğü inlettiği, 18 yıl ayrılıktan sonra minarelerimizin ezanlara kavuştuğu anın bir benzerini yaşadığımız gündür. Bugün müminlerin sevinç gözyaşları içinde kıyama durduğu, huşu ile rükuya vardığı ve şükürle secdeye kapandığı gündür. Bugün şeref ve tevazu günüdür. Bizleri böyle onurlu bir güne kavuşturan, yeryüzünün en mukaddes mekanları olan camilerde buluşturan ve ulu mabet Ayasofyada huzuruna kabul eden Cenab-ı Hakka sonsuz hamdu senalar olsun. Konstantiniye mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır, o asker ne güzel askerdir buyurarak fethi müjdeleyen Muhammed Mustafaya salat ve selam olsun. Bu müjdeye nail olma aşkıyla yollara düşen İstanbulun manevi mimarı Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri başta olmak üzere, ashab-ı kirama, onların kutlu izinden gidenlere, Anadoluyu bize vatan eylemiş, korumuş ve emanet etmiş olan bütün şehit ve gazilerimize selam olsun. Çağının en gelişmiş teknolojisini üreten, gemilerini karadan yürüten, Allahın izni ve inayetiyle İstanbulu fetheden, sonra da bu aziz şehrin tek bir taşına bile zarar gelmesine izin vermeyen, o genç ve dirayetli padişaha, Fatih Sultan Mehmet Hana selam olsun. Ayasofya, asırlar öncesinden gelen gül rengi bir muştudur. Ayasofya, fethin nişanesi ve kıyamete kadar cami olması kaydıyla onu vakfeden Fatihin emanetidir. Bu nadide emanetin cemaatine kavuşması için dünden bugüne canla başla emek veren büyüklerimize, ilim ve fikir insanlarımıza, irfan ve ihsan öncülerimize, tüm kardeşlerimize selam olsun" ifadelerini kullandı.
Ayasofyanın kıyamete kadar cami olmak kaydı ile Fatih Sultan Mehmet Han tarafından vakf edilerek müminlere emanet edildiğini hatırlatan Erbaş, "Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar. Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar. O Ayasofya İslamın engin merhametinin bir kez daha dünyaya ilan edildiği yerdir. Fetihten sonra Ayasofyaya sığınıp haklarında verilecek hükmü bekleyen ahaliye Fatih Sultan Mehmet Bu andan itibaren özgürlüğünüz ve hayatınız hakkında korkmayınız. Kimsenin malı yağma edilmeyecek, kimse zulme uğramayacak. Kimse dininden dolayı cezalandırılmayacak demiştir. Bu vesile ile Ayasofya inanca saygının ve birlikte yaşamanın en büyük tecrübesinin gösterildiği yerdir. Ayasofyanın yeniden ibadete açılması, beş asır boyunca cami olarak müminleri bağrına basan mukaddes bir mekânın, aslî vasfını kazanmasıdır. Ayasofyanın ibadete açılması temeli tevhid, tuğlası ilim, harcı erdem olan İslam medeniyetinin bütün zorluklara rağmen yükselmeye devam edişinin ispatıdır. Ayasfoyanın ibadete açılması başta Mecdi Aksa olmak üzere yeryüzünün bütün mahzun mescitlerinin cansuyuna kavuşmasıdır. Ayasofyanın ibadete açılması iman ve vatan sevdasını her şeyin üzerinde tutan aziz milletimizin köklerinden aldığı manevi güçle sağlım bir istikbal inşa etme azmidir" şeklinde konuştu.
Dünyada tırmanan İslam karşıtlığına değinen Ali Erbaş, "Minareleri suskun minberi yalnız, kubbesi sessiz, bahçesi ıssız bir camiden daha mahzun ne olabilir. Bugün tehlikeli bir şeklide tırmanan İslam düşmanlığı sebebiyle dünyanın çeşitli bölgelerinde salıdıra uğrayan, kapılarına kilit vurular, bombalanarak yıkılan camiler vardır. Mazlum yüz milyonlarca Müslüman zulme uğramaktadır. Günümüz dünyasına Fatih Sultan Mehmetin Ayasofyada sergilediği muhteşem davranışı örnek gösteriyor, tüm insanlığı İslam karşıtı söylem ve eylemler başta olmak üzere her türlü zulme dur demeye davet ediyorum. Ayasofyanın ifade ettiği manayı yüce bir gaye ve mukaddes bir emanet bilen müminler olarak bize düşen en büyük görev tüm yeryüzünde merhamet ve müsamahanın egemen olması için gayret göstermektir. İslam barış kurtuluş selam anlamına gelir. Bize düşen yeryüzünde daima iyilik, hak ve adalet egemen olsun diye gece gündüz çalışmaktır. Devasa sorunların girdabında çaresizliği yaşayan insanlığı kurtuluş umudu olmaktır. Zulüm ve haksızlığın kuşattığı coğrafyalarda adaletin teminatı olmaktır. Ey Müslüman İslamı öyle güzel, öyle sahih anla, yaşa ve anlat ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin çağrısına uyarak yeni bir diriliş başlatmalıyız. Biz inanıyoruz ki yeryüzü hepimizin ortak evidir. Biz inanıyoruz ki inancı, ırkı, rengi ve toprağı ne olursa olsun bu evin bir ferdi olan herkes güven içerisinde evrensel değerler çerçevesinde özgür ve insanca yaşama hakkına sahiptir. Ayasofyanın kubbesi altında tüm insanlığı adalete, barışa, merhamete, hakkaniyete davet ediyorum. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı her canın dokunulmaz olduğunu ilan eden insanlığı can dil akıl mal ve neslin muhafazası için yardımlaşmaya ve dayanışmaya çağırıyoruz. Bugün kalbimiz ile fıtratımızı bütünleştirmeye, insanı insanla buluşturmaya her zamankinden çok ihtiyacımız var" diye konuştu.