Enerji Uzmanı Prof. Dr. Hikmet Şelli Aybar, nükleer enerjinin temelini oluşturan radyoaktif elementlerin sadece elektrik üretimi için değil, sağlıktan tarıma, arkeolojiden sanayiye, su kaynaklarının korunmasından hayvancılığa kadar birçok alanda kullanıldığını belirterek, Nükleer sadece enerji değil, güçlü bir teknoloji demek dedi.
Nükleer sadece enerji üretmiyor, bu teknoloji bir yandan evreni keşfetmemize yardımcı oluyor, bir taraftan da bir zamanlar gidilmesi hayal olan yolculuklar gerçekleştiriliyor. Satürnün sırlarını eşsiz detaylarla aktaran Cassini uydusu sayesinde yeni keşifler yapılırken, Yeni Ufuklar (New Horizon) adlı uzay aracının Plütondan yolladığı buz altı okyanusları gibi ilginç veriler uzayda yeni bir yaşamın izlerini süren bilim dünyasını sarsmaya devam ediyor. Marsta 7 yıldır dolaşan Curiosity keşif aracından gelen etkileyici fotoğraflar ise gelecek için heyecan oluşturmaya devam ediyor.
Sivrisineklere, nükleer tekniklerle ekolojik doğum kontrol uygulaması yapılıyor
Senegalde nükleer tekniklerle çevreye zarar vermeden sivrisineklerin üremesini kontrol altına alan ekolojik doğum kontrol uygulamasının başarısı, son dönemde bu alandaki en ilgi çekici uygulamalar arasında yerini aldı. Nükleer tekniklerle toprak erozyonunun önlenmesi, içme suyunun kirleticilerden arındırılarak suyun iyileştirilmesi ise şu anda dünyanın farklı ülkelerinde uygulanmaya devam ediyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, (IAEA) Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) işbirliği ile mantar hastalığına dirençli muzlardan iklimdeki değişikliklere, hastalıklara ve böceklere karşı daha dayanıklı pirinçlere kadar çok sayıda ilgi çekici çalışmada nükleer tekniklerden yararlanıyor.
Nükleer teknikler, gıda israfının önlenmesine yardımcı oluyor
Tohum ıslahı, hayvansal üretimde kapasitenin artırılmasında da kullanılan nükleer teknikler, gıda israfının önlemesine de yardımcı oluyor. Hasat edilen gıdalar tüketilmeden önce en az yüzde 20si israf edilebiliyor. Işınlama (ürünleri radyoaktif hale getirmeden mikropları öldüren bir süreç) ile meyve ve sebzelerin olgunlaşmasını geciktirilebiliyor, raf ömrü önemli ölçüde artırılabiliyor. Ayrıca zararlılar kontrol edebiliyor ve gıda kaynaklı hastalıkların bulaşması önlenebiliyor. Amerika Birleşik Devletleri, Arjantin, Brezilya, Kanada, Çin, Hindistan, Endenozya, İsrail, Japonya, Güney Afrika ve Tayland gibi ülkelerde patates, soğan, sarımsak, tavuk, balık, karides, baklagiller, baharat, kurutulmuş ve taze meyveler gibi birçok ürün ışınlanarak raf ömrü uzatılıyor ve ihraç ediliyor.
Nükleer teknoloji, ülkemize katma değer üretecek bir teknolojidir
Enerji Uzmanı Prof. Dr. Hikmet Şelli Aybar, nükleer enerjinin temelini oluşturan radyoaktif elementlerin sadece elektrik üretimi için değil, sağlıktan tarıma, arkeolojiden sanayiye, su kaynaklarının korunmasından hayvancılığa kadar birçok alanda kullanıldığını kaydetti. Türkiyenin artan enerji ihtiyacını karşılamak için güvenli ve fosil yakıtlara göre daha temiz enerji seçeneklerinden birinin nükleer enerji olduğunu vurgulayan Aybar, Nükleer teknoloji sadece enerji boyutuyla değil, diğer uygulamaları ile de ülkemize katma değer üretecek bir teknolojidir. 1954 yılında Sovyetler Birliğinde dünyada elektrik üreten ilk nükleer santral olan Obninsk Nükleer Güç Santrali faaliyete geçti. Bunu 1956 yılında İngilterede, 1957 yılında ABDde de faaliyete geçen santraller takip etti. Gelişmiş kategorisinde gözüken tüm ülkeler enerjisinin önemli bir bölümünü nükleerden karşılıyor. Bu ülkelerde birden çok nükleer santral var. Dünyada İlk nükleer santrallerin kurulduğu yıllarda ülkemizde başlatılan çalışmaları olumlu sonuçlandırabilseydik eğer; bugün Türkiye çok daha farklı bir noktada olurdu. Nükleer sadece enerji değil, güçlü bir teknoloji demek diye konuştu.
Akkuyu, uzun yıllara dayanan bir emeğin ve hayalin simgesi
Türkiyede yıllar içerisinde farklı hükümetler döneminde nükleer santrale sahip olmak için çok çaba harcandığını dile getiren Aybar, Geçmişte insan kaynağını güçlendirmek için yapılan çalışmaların da çok değerli olduğunu ifade etmeliyiz. 1983 ve 1984 yıllarında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından yurt dışına nükleer enerji üzerine doktora yapmak için öğrenciler gönderildi. 1984te Amerika Birleşik Devletlerine gönderilen öğrencilerden biri de benim şeklinde konuştu.
Türkiyenin nükleer enerji tarihinin 1956 yılında kurulan Atom Enerjisi Komisyonuyla başladığını hatırlatan Aybar, 1957 yılında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı kurucu üyeliği ile nükleer serüvenimiz uluslararası boyut kazandı. Yapılacak olası bir nükleer güç santrali (NGS) için yer tespiti yapıldı ve 1976 yılında Akkuyu sahası için yer lisans onayı gerçekleşti. Hemen sonrasında, 1977-1979 yıllarında ihale çalışmaları yapıldı ama iptal oldu. Daha sonra 1983-1985 yılları arasında ihale çalışmaları yine yapıldı, yine iptal oldu. 1996-2000 yıllarında 3. kez ihale çalışmaları yapıldı, fakat yine iptalle sonuçlandı. Nihayet 2010 yılında Rusya ile Nükleer Güç Santralı anlaşması imzalandı. Çok uzun yıllara dayanan bir emeğin ve hayalin simgesi olan Akkuyunun ilk ünitesinin 3 Nisan 2018 yılında temeli atıldı. Rusya Devlet Nükleer Enerji Kurumu Rosatom tarafından inşa edilen ve her biri 1200 megavatlık 4 reaktörden oluşacak Akkuyu NGS tam kapasite devreye girdiğinde, yaklaşık 35 milyar kilovatsaat elektrik üretimiyle ülkenin elektrik talebinin yüzde 10unu karşılayabilecek değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye, önümüzdeki yıllarda dünya nükleer kulübünün yeni üyesi olabilir
1970li yıllarda nükleer güçle tanışan Güney Korenin, kendi ülkesinde nükleer enerjinin geliştirilmesinde önemli ilerlemeler kaydettiğine ve bugün diğer ülkelerde nükleer santral inşaat projelerini yürüttüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Aybar, şöyle devam etti:
Nükleer santral yapımı için neredeyse birlikte çalışmalara başladığımız Güney Korede bugün 25 reaktör işletilmektedir. 4 reaktörün inşaatı da devam ediyor. Üstelik kendi yerli teknolojisi ile yurt dışındaki nükleer santral projelerinin hayata geçirilmesinde yardımcı olan Güney Kore, Birleşik Arap Emirliklerinin ilk nükleer santrali olan Barakah NGSyi inşa etmektedir. Ülke, ekonomik kalkınmasını da gerçekleştirdi. Türkiye, önümüzdeki yıllarda Akkuyunun ardından diğer nükleer santralleri de faaliyete geçirerek dünya nükleer kulübünün yeni üyesi olabilir.