#Siyaset |
09 Ara 2017 / Cmt 13:32
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kudüsün İsrailin başkenti olarak tanınmasından sonra bölgede barış ve işbirliğinden akıl sağlığı yerinde olan hiç kimsenin bahsedemeyeceğini belirterek, Kudüs bizzat kriz havarisi, kaos imalatçısı Trump tarafından dinamitlenmiştir
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kudüsün İsrailin başkenti olarak tanınmasından sonra bölgede barış ve işbirliğinden akıl sağlığı yerinde olan hiç kimsenin bahsedemeyeceğini belirterek, Kudüs bizzat kriz havarisi, kaos imalatçısı Trump tarafından dinamitlenmiştir. Kıyamet günü senaryolarına derinlik katılmıştır dedi.
Bahçeli, partisinin Antalya Belek Turizm Merkezideki bir otelde düzenlenen Belediye Başkanları Toplantısında konuştu. Belediye başkanlarına Türkiyenin çok hassas bir döneminde bölge ve dünya dengelerinin temelinden sarsıldığı bir süreçte Antalyada bir araya geldiklerini dile getiren Bahçeli, modern çağın en belirgin arayışının sonraki adımın ne olması gerektiği sorusuna verilecek cevapta gizli olduğunu işaret etti. Ezbere dayalı anlayışı "biteviye bakış, aklın durması, zekanın körelmesi" olarak tanımlayan Bahçeli, Oysaki durgunluğu aşacak güçlü bir irade kuvveti varsa, durulukla birlikte sağlam duruşu temin ve teşvik edecek fikri bir ifade kudreti hakimse gelişme, büyüme, yükselme arayışı hiç bitmeyecektir. Çalışmanın sonu yoktur. Başarmanın sınırı yoktur. Daha güzeline, daha fazlasına, daha çoğuna ulaşmanın bahanesi de yoktur. Statik bir bünye stratejik bir düğümdür; çözülmesi lazımdır. İhmalkarlık emanete düşürülmüş kara bir lekedir, temizlenmesi şarttır. Zamanın gerisinde kalmak, esasen zamanın dışına savrulmak, insandan kopmak, sosyal gerçeklerden uzaklaşmak demektir. Ne var ki Türk milliyetçiliği zamanlar üstü bakabilme misyonudur diye konuştu.
Mutlu yarın için çalışıyoruz
Türkiyenin aç hürler, tok esirler ülkesi olmaması için mücadele verdiklerinin altını çizen Devlet Bahçeli, Tam 48 yıldır, dik baş, tok karın, mutlu yarın için çalışıyor, çabalıyor, adımlarımızı buna göre atıyor, parlak atimizi buna göre planlıyoruz. Tesadüflerin lütfuna sığınarak ülkülerimize ulaşılamayacağını biliyoruz. Yerinde sayan, olduğuyla yetinen, fazlasını talep etmeyen, hatta kısır bir döngüye kapılan fert veya toplumların ilerlemesini, bir adım ileriye gitmesini zor görüyoruz. Talihimize inanıyor, tarihimize güveniyor, sabır ve sadakatle Türk milletinin hizmetkarlığına talip olduğumuzu söylüyoruz. İnsanımızla kucaklaşıp umutları kanatlandıracağız. Milletimizle buluşup hıyanet, hamakat ve hamaseti buruşturup atacağız. Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey, buluşma yerimizi büyük Türkiye, buluşma noktamızı imanlı Türk ferdinin kafası, kalbi ve cevher-i aslisi olarak belirlemişti. İşte biz bu hedefe bağlıyız, bu hedefin gerçekleşmesi için insanüstü bir gayretle mücadele ediyoruz dedi.
2019 seçimleri çok çetin geçecek
Türkiyenin yönetimde ilk durak yeri, ilk imtihan sahasının yerel yönetimler olduğuna değinen Bahçeli, Önümüzde ilk hedef Mart 2019da yapılacak Mahalli İdareler Seçimleridir. Bu seçimlere çok sıkı, çok yoğun, çok etkili bir şekilde hazırlık yapacağız. Sempatiyle birlikte empati kuracağız. Ve Allahın izniyle mutlaka başaracağız, seçimlerden alnımızın akıyla çıkacağız. Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri, aynı zamanda 2019un Kasım ayında yapılacak CumhurBaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri için de bir işaret fişeği, bir deneyim olacak; milli iradenin istikamet ve tercihi hakkında bizlere bir fikir verecektir. Mahalli İdareler Seçimlerinde gücümüzü gösterir, milletimizin takdir ve teveccühüne layık olursak, inanıyorum ki, diğer iki seçime güçlü bir şekilde mührümüzü vurmak kaçınılmaz bir siyaset ve demokrasi gerçeği olacaktır. Şimdiden hazırlıklarımızı buna göre yapmalıyız. Şimdiden çalışmalarımızı derinleştirmek, vatandaşlarımızın elinden tutmak, kapısını çalmak, gönüllerine girmek durumundayız. Boşa geçecek zaman kalmamıştır. Zira 2019 hem zorlu hem de çetin geçecektir. Buna dikkat etmek, sanki yarın seçim varmış gibi, sanki yarın kader seçimine giriliyormuş gibi dakik, atik ve hazırlıklı olmak ertelenemez bir ihtiyaçtır. 2019 Martında kapıdan bakmak, kazma kürek yakmak istemiyoruz. Yolu yok, başaracağız. Çaresi yok, kazanacağız. Seçeneği yok, üç hilali mahalli idarelerin burcuna dikeceğiz dedi.
Tasfiye ve tahliyemiz hedeflendi
1 Kasım Milletvekili Seçiminden sonra MHPnin boyunduruk altına alınmak istediğini ifade eden Bahçeli, Teslimiyetimiz, tökezlememiz, hatta paradigma değişimi adı altında siyasi tasfiye ve tahliyemiz hedeflendi. Otel salonlarından tarla kongrelerine kadar yaşanmadık rezalet bırakılmadı. Kaynağı belli, kumanda yeri bilinen, figüranları malum karanlık bir operasyonun, kirli bir oyunun tüm sonuçları üç aşağı beş yukarı yaşandı, yaşatıldı. Bu sürede aklı çelinmiş kardeşlerimiz oldu. Yorulup ayrılanların, yılıp kaçanların, kara propagandalara, hain kampanyalara aldananların varlığı da hepinizin bildiği hususlar arasında yerini aldı. Tertemiz duyguları istismar edilenlere diyeceğim bir şey yoktur. Hatasını görüp nedamet duyanlara, hıyaneti fark edip zamanında tepki gösterenlere de söyleyeceğim herhangi bir şey doğaldır ki olmayacaktır. Biz kim olursa olsun, temel ilke ve ülkülerimizle çelişmeyen, ahlaki, vicdani ve insani vasıflarını kaybetmemiş her kardeşimizi kaybetmek şöyle dursun, kazanmaktan, birlikte başarmaktan başka bir kaygımız olmadı. İtmek, itham etmek, ihmal ve inkâra bel bağlamak bizim harcımız değildir şeklinde konuştu.
Kendisini davadan üstün görenlere tahammülümüz olmadı
Bahçeli şöyle devam etti:
Ancak kendisini davadan büyük görenlere, üstte gösterenlere elbette tahammülümüz hiç olmadı, hiç de olmayacaktır. Vefa bunlar için sadece bir semtin adıdır. Her sallantıda veda ise meslekleridir. Diğer yandan gidene niye gidiyorsun, gelene de neden geliyorsun demek, bizim vakar ve vicdani çizgimizde olmayan bir şeydir. Bugüne kadar partimizden seçilip de değişik nedenlerle nefislerine yenilmiş, sözlerini yutmuş, emanetleri çiğnemiş belediye başkanları olmuştur. Nefesleri yetmemiş olabilir, nefisleri yükselmiş olabilir, yürekleri yememiş olabilir, yiğitlikleri de yavan ve sanal olabilir. Kısaca sebep ne olursa olsun, kalanlar, yani burayı şereflendiren siz değerli arkadaşlarım; davamızın onurunu, gidenler ise ömür boyu yaşanacak pişmanlığın onmaz yarasını ta derinlere kadar hissedeceklerdir. Biz bir insanın kaftanına değil, kafasının içine, kalbinin nasıl attığına bakarız. Biz rütbeye, unvana, şöhrete değil; adam mı değil mi ona dikkat ederiz. Yanlış ve yalan davaları parlatmaya çalışanlar beyhude yere çırpınmaktadır. Asıl parlayan, asıl pirüpak olan, gerçekte pırıl pırıl bir bayrak gibi Türk-İslamın ufkunu şereflendiren hak davasıdır, Hakkın davasıdır, millet davasıdır, ülkü davasıdır. Ve davamız asla karanlıkta kalmayacak; aldatanları, satanları, kaçakları, korkanları, kalpsizleri de ezip geçecektir.
İhanet odakları milli şahlanışı durduramayacak
Düşmemizi, yenilgimizi, eriyip gitmemizi bekleyen iç ve dış mihrakları birlikte şaşkına çevirip hayal kırıklığına uğratacağız diyen Bahçeli, CHP, HDP, İP, PKK, TKP, EMEP, FETÖ ve diğer ihanet taşeronları ne yaparsa yapsınlar, milli coşkuyu, milli uyanışı, milliyetçi şahlanışı durdurmayacaklardır. Sizlere talimat ve tavsiyem odur ki, mümtaz ve fazıl bir şehremini olarak her insanımızın ayağına gidiniz, her insanımızı anlayınız. Bunu aldıktan, bunu bildikten sonra ne bir korkuluk, ne bir korkak, ne de eğreti bir kahramanlık karşımıza çıkma cesareti bulamayacaktır. Moralinizi yüksek tutu, çünkü moral, olaylara, güçlüklere karşı koymamızı sağlayan ruhsal bir durumdur. Şunu da bilin ki, Milliyetçi Hareket Partisi azar azar değil, dalga dalga geliyor. Anketler şunu söylemiş, medya bunu yazmış; bunların alayını boş verin, vatandaşlarımıza koşun, onlarla kavuşun, sabırla ikna edin, sebatla ihtiram gösterin, samimiyetle iradelerini paylaşın diye konuştu.
Amaçları Türkleri yurdundan kovmaktır
Bugün Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle yüksek olduğunu dile getiren Devlet Bahçeli, Terör örgütleri kimi zaman nöbetleşe, kimi zaman da kolektif nefretle saldırıya geçmektedir. Çünkü aldıkları emir budur. Gün geçmiyor ki, bir cani örgütün boşalttığı alanı diğeri doldurmasın, birisinin bıraktığı yerden diğeri başlamasın. Amaç Türk milletini kendi kutsal topraklarında boğmak, Türklüğü yurdundan kovmaktır. Amaç Türk devletini takatsiz düşürmek, içten çökertmek, dıştan çürütmektir. 15 Temmuz FETÖ işgal teşebbüsü bu çerçevede kurgulanmış, alçakça sahaya indirilmiştir. Türk milletinin muhteşem direnciyle ipleri okyanus ötesinden tutulan teröristler hak ettikleri cezayı bulmuşlar, bulmaya da devam edeceklerdir. Bu uğurda taviz ve tavsama düşünülemeyecektir. Türk milletinin tarihi hak ve mirasının pazarlık konusu yapılması, güç ve çıkar lobilerine peşkeş çekilmesi hem imkansız, hem de ihanet olacaktır. İstiklalimize gölge düşürenlere karşı safımız elbette bellidir. İstikbalimizi perdelemeye, irademizi engellemeye kalkışanlara yerimiz de bellidir ve Türk milletinin yanıdır ifadelerini kullandı.
Rüşvetçi casusla Türkiyeye hüküm vermeye çalışıyorlar
Türkiyeyi siyasi, diplomatik, hukuki ve ekonomik ayak oyunlarıyla köşeye sıkıştırmaya, kapana kıstırmaya azmeden çevrelerin emellerini çok iyi bildiklerinin altını çizen Bahçeli, İranlı bir şarlatan üzerinden günlerdir Türkiyeye parmak sallayan, ayar vermeye çalışan, adeta sanık yerine koyan ABD utanmazlığını ibretle, esefle, nefretle takip ediyoruz. Bu rüşvetçi casusun itiraflarıyla Türkiyeye hüküm vermek, Türkiyenin kaybedeceğini sanmak mümkün olmadığı gibi gayri meşru, gayri ahlaki, gayri hukuki bir alçalma halidir. Ortada bir rüşvet çarkı varsa, ortada bir suç varsa, ortada milletin ve devletin kaynakları ona buna ticaret kılıfıyla dağıtılmışsa, bunun hesabının sorulacağı, yargılamasının yapılacağı yer ABD değil Türkiye Cumhuriyetidir. İranla ticaret yapmanın ayıp veya sakıncalı bir yanı yoktur. Bu ülkeye koyulan ambargonun delinip delinmeyeceğini hiçbir ülke ve muhasım odağa sormaya, onlardan izin ve icazet almaya gerek de yoktur. Türkiye bağımsız bir ülke değil midir? Kimden ne alacağımızı, kime ne satacağımızı, kimlerle hangi iş ve ticaret ilişkisine gireceğimizi egemen bir devlet olarak kendimiz belirler, kendimiz tayin ederiz. ABDnin keyfine bakarak, siyasi ve ekonomik çıkarlarımızdan vazgeçemeyiz, vazgeçmemeliyiz. Türkiye Cumhuriyeti dış güçlerin müsamahasıyla kurulmadı. Yabancı çevrelerin müsaadesiyle vücut bulmadı. Bundan sonra da hiç kimsenin onay, taltif ve iznine değer verecek, dikkate alacak hali kesinlikle olmayacaktır dedi.
Şerefsiz ajanın kokmuş ifadeleri
ABD, terör örgütleriyle koyun koyuna girerken Türkiyeye mi sordu? diyen Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti:
FETÖ elebaşını Pensilvanyada korumaya alırken, hainlere kollarını açarken Türkiyeye mi danıştı? Türkiyeyle mi anlaştı? Şarlatan şeytanın Türkiyeye iadesi halinde mahkeme önüne çıkarılarak, üzerine atılı suçlardan dolayı verilecek cezaya, kesilecek hükme razı gelmesi başlıca istek ve temennimizdir. İşlenmiş suçların yargı sahası Türkiyedir. Rüşvet trafiği Türkiyede gerçekleşmiştir. O halde ABDde kurulan mahkeme neyin nesidir? Nereye varılmak, hangi sonuca ulaşılmak istenmektedir? ABDde kurulan mahkemenin hukukiliğinden, meşruluğundan kim, nasıl ve hangi hakla bahsedebilecektir? Türkiye müstemleke bir devlet değildir. Türkiye iradesiz hiç değildir. Bir hakimin ağzından çıkacak kararla, şerefsiz bir ajanın kokmuş ifadeleriyle 80 milyon zan ve töhmet altında bırakılamayacak, bırakmaya tevessül edenlere de fırsat verilmeyecektir. ABD, teröristleri himaye etmiş, vatanımızın bölünmesini, milletimizin parçalanmasını projelendirmiştir. Hangi taşı kaldırsak altından ABD çıkmış, hangi kumpası dürtsek, hangi komplonun maskesini indirsek ABD belirmiştir. Artık bu kadarı da fazladır. Türkiye kendi hayat ve varlık haklarına sahip çıkacak güçtedir. Türkiye vahşi batı hukukuna göre sorgusu yapılamayacak 94 yıllık Cumhuriyet mazisi, binlerce yıllık devlet geleneği olan cüssesiyle, cüretiyle, cesaretiyle bir devdir. Pespaye bir rezilin, şerefini kaybetmiş bir mahlukun, rutubetli bir mahkeme salonunda yapmış olduğu önceden planlı itiraflarının bizim nazarımızda hükmü yoktur, bağlayıcılığı yoktur, neyi var neyi yoksa ayaklarımızın altında çiğnenmesi de hakkımız, haysiyetimizin icabıdır.
Trump, sorumsuz skandal karara imza attı
Kudüsün 100 yıl önce 9 Aralık 1917de İngilizler tarafından işgal edildikten sonra sürekli ağladığını belirten Devlet Bahçeli, O günden beri mabetlerimizin kanı çekiliyor, ahı yükseliyor. Mescid-i Aksa bu yüzden hüzünlü, Kubbetüs Sahra bu nedenle mahzun, Filistinli kardeşlerimiz bu sebeple mazlumdur. Kudüs İslamdır ve aynı zamanda Türklüğün derin izlerini taşımaktadır. Kudüs mukaddesatımızın namusudur. Gitti demekle gitmez, düştü demekle düşmez, İsrailin demekle bu tartı bu sıkleti çekmez. ABDnin marazi ve maceracı yönetimi Kudüsü İsrailin başkenti olarak tanımıştır. Trump sorumsuz ve skandal bir karara imza atmıştır. ABD Başkanı bu hakkı nereden almaktadır? ABD Başkanı Ortadoğu ve hatta dünyanın dengeleriyle oynamaya nasıl kalkışabilmektedir? Tüm dünya, ABDnin Kudüs kararına odaklanmıştır. Bölge barut fıçısıdır. Ortadoğudaki istikrarsızlık daha da kemikleşip, daha da şiddetlenecektir diye konuştu.
Kudüs Trump tarafından dinamitlendi
ABD Başkanının barış ve Filistinin haklarından bahsettiğini anımsatan Bahçeli, Yalan, dolan, riya ABD yönetimine egemen olmuştur. Kudüsün İsrailin başkenti olarak tanınmasından sonra, bölgede barış ve işbirliğinden akıl sağlığı yerinde olan hiç kimse bahsedemeyecektir. Siyonizmin lobi çalışması, Trumpa nüfuz faaliyetleri zehirli meyvesini vermiştir. Kudüs bizzat kriz havarisi, kaos imalatçısı Trump tarafından dinamitlenmiştir. Kıyamet günü senaryolarına derinlik katılmıştır. Evanjelist ve Kabala tezgahı Trumpın iradesine zincir vurmuştur. ABD Senato ve Temsilciler Meclisinde 1995 yılında kabul edilen Kudüsün başkent olarak tanınmasıyla ilgili yasa bugüne kadar altı aylık periyotlarla ertelenmiş, buna gerekçe olarak güvenlik mülahazaları gösterilmişti. İç siyasette sıkışan, devamlı mevzi kaybeden, hakkındaki şayia ve şaibelerden dolayı zor günler geçiren Trump, 22 yıllık ertelemeyi bitirmiş, kampanya döneminde bedeli karşılığı verdiği çirkin sözü tutmuş, Kudüse adeta füze fırlatmıştır. Hakkındaki Rusya temalı iddiaların ensesinden tuttuğu da ortadadır. Bu iddiadan yakayı kurtarmak için Trumpun her çılgınlığı yapacağı, her şuursuzluğa hizmet edeceği muhtemeldir dedi.
Kudüsün başkent olarak tanınması tarihen imkansız
Üç dinin kesişme noktası olan Kudüsün İsrailin başkenti olarak tanınması din savaşlarını tetikleyecek, husumet ve dehşet verici eylemler yer kürenin her yerine yayılabilecektir diyen Bahçeli, Tehlike anormal boyuttadır. Felaket yanı başımızdadır. ABD, 1947 ve 1980 yıllarında alınanlar başta olmak üzere, Birleşmiş Milletler kararlarını hiçe saymış, uluslararası anlaşmaları inkar etmiştir. Barış ve istikrar için, 1967 sınırları dahilinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulmasının önüne sürekli engeller çıkarılmaktadır. İsrail yangına körükle giderken, ABD bölgeyi ateşe vermek için harekete geçmiştir. Elbette, Kudüsün başkent olarak tanınması manen, vicdanen ve tarihen imkansızdır. ABDnin bu ısrar ve inadını çok kararlı bir şekilde kınadığımız herkesçe bilinmelidir dedi.
57 İslam ülkesi gereken tavrı göstermelidir
Türkiyenin öncülüğünde CumhurBaşkanının zirve başkanı sıfatıyla 13 Aralık 2017de İstanbulda gerçekleşecek İslam İşbirliği Teşkilatı Toplantısının tarihi önemde olduğuna dikkati çeken Bahçeli, Bu toplantı mutlaka desteklenmelidir. 57 İslam ülkesi arasındaki ilişkiler güçlenmeli, bunlar gereken tavrını ABDye ve İsraile karşı mutlaka göstermelidir. Önemle diyorum ki, Filistin, başkenti Doğu Kudüs, bağımsız ve egemen bir devlet yapısıyla kabullenilmeli, tanınmalı, ilanı yapılmalıdır. Ayrıca Türkiye, Kudüs kararı geri çekilesiye kadar, İsraille diplomatik temsilcilik seviyesini en düşük noktaya indirmeli, hatta geçici olarak kapatmalıdır. İslam ülkeleri, İsraille kurulmuş siyasi, ekonomik ve diplomatik ilişkileri gözden geçirmeli, zorunluluk halleri dışında irtibat ve diyaloglar askıya alınmalıdır. Birleşmiş Milletler toplanmakla kalmamalı, kalıcı, etkili karar ve yaptırımları süratle alacak iradeyi sergilemelidir. Kudüs kutsalımız, kıvancımız, inancımızın emanetidir. Kudüs Müslümandır, mihverdir, müşrik ve batıl heveslere rehin ve teslim edilemeyecektir şeklinde konuştu.
Erdoğanın Yunanistan ziyareti
CumhurBaşkanı Erdoğanın cumhurbaşkanı düzeyinde 65 yıllık bir aradan sonra Yunanistana ziyaret düzenlenmesini anlamlı bulduklarını kaydeden Devlet Bahçeli, Erdoğanın muhataplarıyla yaptığı yüzyüze görüşmeler, gündeme düşen değerlendirme ve karşılıklı sözler siyasetin akış ve seyrini etkilemiştir. Bilhassa Lozan tartışmaları Yunanistan ziyaretine mühür vurmuştur. Cumhurbaşkanı, Lozan, sadece Egeyi mi kapsıyor? Egenin dışında Lozanla ilgili hiçbir şey yok mu? Batı Trakyadaki azınlıkların hukuku yok mu? Şimdi buradaki azınlıkların hukukunu bu anlaşmayla nasıl teminat altına alacağız? sorusunu sormuştur. 150 bin nüfuslu Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının on yıllardır kanayan yaraları, verilmeyen hakları vardır. Müslüman Türküm diyenlere her zorluk reva görülmektedir. Sosyal ve ekonomik hak ve imkanlar çok görülmektedir. Nihayetinde Türklüğe karşı hazımsızlık Yunanistanda kökleşmiştir. Ayrıca ve hakikaten Batı Trakyada soydaşlarımızın başmüftülerini seçememesi, bu göreve atamayla gelinmesi bir başka talihsiz ve temelsiz açmazdır. Lozan Antlaşmasına bakışımız bellidir. Ve bu değişmemiştir. Erdoğanın çıkışı da dikkatle incelenmeli, özen ve özgüvenle yorumlanmalıdır dedi.
Türkiye Cumhuriyetinin senedi
Bahçeli şöyle konuştu:
Biz, sonuna kadar Lozan Antlaşmasını Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ve hukuki senedi olduğunu kabul eder, fes takan takmayan ucubelerin haksız, hayasız ithamlarını reddederiz. Ancak Lozanı hak ettiği şekilde, muhtevasına sadık kalarak yeniden anlamlandırıp, kenara koyulan hükümlerinin uygulamaya geçilmesine de sıcak bakar, buna tamam deriz. Türkiyedeki gayri Müslüm azınlıklara gösterilen muamele ve müşfik tavrın aynısını Batı Trakyadaki soydaşlarımıza da gösterilmesini ısrarla talep ederiz. Lozanı kötülemek, örtülü ve kapalı ifadelerle Sevre methiyeler yağdıranları neşelendirecek, tekrardan umutlandıracaktır. Bunu da biliriz. Türkiyenin varlığını tescil, yedi düvele de kabul ettiren 8 aylık Lozan mücadelesini bırakalım tarihçiler konuşsun, onlar değerlendirsin, fazlası eksiğiyle onlar ele alsın, bizlerin yolunu aydınlatsın. Geçen yüzyılın sosyal, ekonomik, siyasal sonuçlarıyla, şu zamandaki ihtiyaç ve arayışlarımızın zaman zaman farklılaştığı, kimi hallerde çeliştiği aşikardır. Bunun dengeye kavuşması, Lozan üzerindeki sis perdesinin kaldırılması acilen sağlanmalıdır. Biz parti olarak, Lozana milli müktesebat ve şuurla bakıyor, haricimizdeki muhatap ülkelere karşı aynı görüşü seslendirmenin sorumlu ve yerli siyasetin gereği olduğunu düşünüyoruz. Lozanı sulandıranlara, Lozana sırt dönenlere, Lozan hükümlerine duyarsız ve bigane kalanlara karşı Türk milletinin iradesi ve ifadesi birdir, değişmeyecektir. Bizim de kanaatimiz şimdilik bu şekildedir.