MHP Genel Başkanı Bahçeli: “Kudüs Trump tarafından dinamitlenmiştir”

#Siyaset |
09 Ara 2017 / Cmt 13:32

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasından sonra bölgede barış ve işbirliğinden akıl sağlığı yerinde olan hiç kimsenin bahsedemeyeceğini belirterek, “Kudüs bizzat kriz havarisi, kaos imalatçısı Trump tarafından dinamitlenmiştir

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasından sonra bölgede barış ve işbirliğinden akıl sağlığı yerinde olan hiç kimsenin bahsedemeyeceğini belirterek, “Kudüs bizzat kriz havarisi, kaos imalatçısı Trump tarafından dinamitlenmiştir. Kıyamet günü senaryolarına derinlik katılmıştır” dedi.
Bahçeli, partisinin Antalya Belek Turizm Merkezi’deki bir otelde düzenlenen Belediye Başkanları Toplantısı’nda konuştu. Belediye başkanlarına Türkiye’nin çok hassas bir döneminde bölge ve dünya dengelerinin temelinden sarsıldığı bir süreçte Antalya’da bir araya geldiklerini dile getiren Bahçeli, modern çağın en belirgin arayışının “sonraki adımın ne olması gerektiği” sorusuna verilecek cevapta gizli olduğunu işaret etti. Ezbere dayalı anlayışı "biteviye bakış, aklın durması, zekanın körelmesi" olarak tanımlayan Bahçeli, ”Oysaki durgunluğu aşacak güçlü bir irade kuvveti varsa, durulukla birlikte sağlam duruşu temin ve teşvik edecek fikri bir ifade kudreti hakimse gelişme, büyüme, yükselme arayışı hiç bitmeyecektir. Çalışmanın sonu yoktur. Başarmanın sınırı yoktur. Daha güzeline, daha fazlasına, daha çoğuna ulaşmanın bahanesi de yoktur. Statik bir bünye stratejik bir düğümdür; çözülmesi lazımdır. İhmalkarlık emanete düşürülmüş kara bir lekedir, temizlenmesi şarttır. Zamanın gerisinde kalmak, esasen zamanın dışına savrulmak, insandan kopmak, sosyal gerçeklerden uzaklaşmak demektir. Ne var ki Türk milliyetçiliği zamanlar üstü bakabilme misyonudur” diye konuştu.

“Mutlu yarın için çalışıyoruz”
Türkiye’nin ’aç hürler, tok esirler’ ülkesi olmaması için mücadele verdiklerinin altını çizen Devlet Bahçeli, “Tam 48 yıldır, ’dik baş, tok karın, mutlu yarın’ için çalışıyor, çabalıyor, adımlarımızı buna göre atıyor, parlak atimizi buna göre planlıyoruz. Tesadüflerin lütfuna sığınarak ülkülerimize ulaşılamayacağını biliyoruz. Yerinde sayan, olduğuyla yetinen, fazlasını talep etmeyen, hatta kısır bir döngüye kapılan fert veya toplumların ilerlemesini, bir adım ileriye gitmesini zor görüyoruz. Talihimize inanıyor, tarihimize güveniyor, sabır ve sadakatle Türk milletinin hizmetkarlığına talip olduğumuzu söylüyoruz. İnsanımızla kucaklaşıp umutları kanatlandıracağız. Milletimizle buluşup hıyanet, hamakat ve hamaseti buruşturup atacağız. Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey, buluşma yerimizi büyük Türkiye, buluşma noktamızı imanlı Türk ferdinin kafası, kalbi ve cevher-i aslisi olarak belirlemişti. İşte biz bu hedefe bağlıyız, bu hedefin gerçekleşmesi için insanüstü bir gayretle mücadele ediyoruz” dedi.

“2019 seçimleri çok çetin geçecek”
Türkiye’nin yönetimde ilk durak yeri, ilk imtihan sahasının yerel yönetimler olduğuna değinen Bahçeli, “Önümüzde ilk hedef Mart 2019’da yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri’dir. Bu seçimlere çok sıkı, çok yoğun, çok etkili bir şekilde hazırlık yapacağız. Sempatiyle birlikte empati kuracağız. Ve Allah’ın izniyle mutlaka başaracağız, seçimlerden alnımızın akıyla çıkacağız. Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri, aynı zamanda 2019’un Kasım ayında yapılacak CumhurBaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri için de bir işaret fişeği, bir deneyim olacak; milli iradenin istikamet ve tercihi hakkında bizlere bir fikir verecektir. Mahalli İdareler Seçimleri’nde gücümüzü gösterir, milletimizin takdir ve teveccühüne layık olursak, inanıyorum ki, diğer iki seçime güçlü bir şekilde mührümüzü vurmak kaçınılmaz bir siyaset ve demokrasi gerçeği olacaktır. Şimdiden hazırlıklarımızı buna göre yapmalıyız. Şimdiden çalışmalarımızı derinleştirmek, vatandaşlarımızın elinden tutmak, kapısını çalmak, gönüllerine girmek durumundayız. Boşa geçecek zaman kalmamıştır. Zira 2019 hem zorlu hem de çetin geçecektir. Buna dikkat etmek, sanki yarın seçim varmış gibi, sanki yarın kader seçimine giriliyormuş gibi dakik, atik ve hazırlıklı olmak ertelenemez bir ihtiyaçtır. 2019 Mart’ında kapıdan bakmak, kazma kürek yakmak istemiyoruz. Yolu yok, başaracağız. Çaresi yok, kazanacağız. Seçeneği yok, üç hilali mahalli idarelerin burcuna dikeceğiz” dedi.

“Tasfiye ve tahliyemiz hedeflendi”
1 Kasım Milletvekili Seçimi’nden sonra MHP’nin boyunduruk altına alınmak istediğini ifade eden Bahçeli, “Teslimiyetimiz, tökezlememiz, hatta paradigma değişimi adı altında siyasi tasfiye ve tahliyemiz hedeflendi. Otel salonlarından tarla kongrelerine kadar yaşanmadık rezalet bırakılmadı. Kaynağı belli, kumanda yeri bilinen, figüranları malum karanlık bir operasyonun, kirli bir oyunun tüm sonuçları üç aşağı beş yukarı yaşandı, yaşatıldı. Bu sürede aklı çelinmiş kardeşlerimiz oldu. Yorulup ayrılanların, yılıp kaçanların, kara propagandalara, hain kampanyalara aldananların varlığı da hepinizin bildiği hususlar arasında yerini aldı. Tertemiz duyguları istismar edilenlere diyeceğim bir şey yoktur. Hatasını görüp nedamet duyanlara, hıyaneti fark edip zamanında tepki gösterenlere de söyleyeceğim herhangi bir şey doğaldır ki olmayacaktır. Biz kim olursa olsun, temel ilke ve ülkülerimizle çelişmeyen, ahlaki, vicdani ve insani vasıflarını kaybetmemiş her kardeşimizi kaybetmek şöyle dursun, kazanmaktan, birlikte başarmaktan başka bir kaygımız olmadı. İtmek, itham etmek, ihmal ve inkâra bel bağlamak bizim harcımız değildir” şeklinde konuştu.

“Kendisini davadan üstün görenlere tahammülümüz olmadı”
Bahçeli şöyle devam etti:
“Ancak kendisini davadan büyük görenlere, üstte gösterenlere elbette tahammülümüz hiç olmadı, hiç de olmayacaktır. Vefa bunlar için sadece bir semtin adıdır. Her sallantıda veda ise meslekleridir. Diğer yandan gidene niye gidiyorsun, gelene de neden geliyorsun demek, bizim vakar ve vicdani çizgimizde olmayan bir şeydir. Bugüne kadar partimizden seçilip de değişik nedenlerle nefislerine yenilmiş, sözlerini yutmuş, emanetleri çiğnemiş belediye başkanları olmuştur. Nefesleri yetmemiş olabilir, nefisleri yükselmiş olabilir, yürekleri yememiş olabilir, yiğitlikleri de yavan ve sanal olabilir. Kısaca sebep ne olursa olsun, kalanlar, yani burayı şereflendiren siz değerli arkadaşlarım; davamızın onurunu, gidenler ise ömür boyu yaşanacak pişmanlığın onmaz yarasını ta derinlere kadar hissedeceklerdir. Biz bir insanın kaftanına değil, kafasının içine, kalbinin nasıl attığına bakarız. Biz rütbeye, unvana, şöhrete değil; adam mı değil mi ona dikkat ederiz. Yanlış ve yalan davaları parlatmaya çalışanlar beyhude yere çırpınmaktadır. Asıl parlayan, asıl pirüpak olan, gerçekte pırıl pırıl bir bayrak gibi Türk-İslam’ın ufkunu şereflendiren hak davasıdır, Hakk’ın davasıdır, millet davasıdır, ülkü davasıdır. Ve davamız asla karanlıkta kalmayacak; aldatanları, satanları, kaçakları, korkanları, kalpsizleri de ezip geçecektir.”

“İhanet odakları milli şahlanışı durduramayacak”
“Düşmemizi, yenilgimizi, eriyip gitmemizi bekleyen iç ve dış mihrakları birlikte şaşkına çevirip hayal kırıklığına uğratacağız” diyen Bahçeli, “CHP, HDP, İP, PKK, TKP, EMEP, FETÖ ve diğer ihanet taşeronları ne yaparsa yapsınlar, milli coşkuyu, milli uyanışı, milliyetçi şahlanışı durdurmayacaklardır. Sizlere talimat ve tavsiyem odur ki, mümtaz ve fazıl bir şehremini olarak her insanımızın ayağına gidiniz, her insanımızı anlayınız. Bunu aldıktan, bunu bildikten sonra ne bir korkuluk, ne bir korkak, ne de eğreti bir kahramanlık karşımıza çıkma cesareti bulamayacaktır. Moralinizi yüksek tutu, çünkü moral, olaylara, güçlüklere karşı koymamızı sağlayan ruhsal bir durumdur. Şunu da bilin ki, Milliyetçi Hareket Partisi azar azar değil, dalga dalga geliyor. Anketler şunu söylemiş, medya bunu yazmış; bunların alayını boş verin, vatandaşlarımıza koşun, onlarla kavuşun, sabırla ikna edin, sebatla ihtiram gösterin, samimiyetle iradelerini paylaşın” diye konuştu.

“Amaçları Türkleri yurdundan kovmaktır”
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle yüksek olduğunu dile getiren Devlet Bahçeli, “Terör örgütleri kimi zaman nöbetleşe, kimi zaman da kolektif nefretle saldırıya geçmektedir. Çünkü aldıkları emir budur. Gün geçmiyor ki, bir cani örgütün boşalttığı alanı diğeri doldurmasın, birisinin bıraktığı yerden diğeri başlamasın. Amaç Türk milletini kendi kutsal topraklarında boğmak, Türklüğü yurdundan kovmaktır. Amaç Türk devletini takatsiz düşürmek, içten çökertmek, dıştan çürütmektir. 15 Temmuz FETÖ işgal teşebbüsü bu çerçevede kurgulanmış, alçakça sahaya indirilmiştir. Türk milletinin muhteşem direnciyle ipleri okyanus ötesinden tutulan teröristler hak ettikleri cezayı bulmuşlar, bulmaya da devam edeceklerdir. Bu uğurda taviz ve tavsama düşünülemeyecektir. Türk milletinin tarihi hak ve mirasının pazarlık konusu yapılması, güç ve çıkar lobilerine peşkeş çekilmesi hem imkansız, hem de ihanet olacaktır. İstiklalimize gölge düşürenlere karşı safımız elbette bellidir. İstikbalimizi perdelemeye, irademizi engellemeye kalkışanlara yerimiz de bellidir ve Türk milletinin yanıdır” ifadelerini kullandı.

“Rüşvetçi casusla Türkiye’ye hüküm vermeye çalışıyorlar”
Türkiye’yi siyasi, diplomatik, hukuki ve ekonomik ayak oyunlarıyla köşeye sıkıştırmaya, kapana kıstırmaya azmeden çevrelerin emellerini çok iyi bildiklerinin altını çizen Bahçeli, “İranlı bir şarlatan üzerinden günlerdir Türkiye’ye parmak sallayan, ayar vermeye çalışan, adeta sanık yerine koyan ABD utanmazlığını ibretle, esefle, nefretle takip ediyoruz. Bu rüşvetçi casusun itiraflarıyla Türkiye’ye hüküm vermek, Türkiye’nin kaybedeceğini sanmak mümkün olmadığı gibi gayri meşru, gayri ahlaki, gayri hukuki bir alçalma halidir. Ortada bir rüşvet çarkı varsa, ortada bir suç varsa, ortada milletin ve devletin kaynakları ona buna ticaret kılıfıyla dağıtılmışsa, bunun hesabının sorulacağı, yargılamasının yapılacağı yer ABD değil Türkiye Cumhuriyeti’dir. İran’la ticaret yapmanın ayıp veya sakıncalı bir yanı yoktur. Bu ülkeye koyulan ambargonun delinip delinmeyeceğini hiçbir ülke ve muhasım odağa sormaya, onlardan izin ve icazet almaya gerek de yoktur. Türkiye bağımsız bir ülke değil midir? Kimden ne alacağımızı, kime ne satacağımızı, kimlerle hangi iş ve ticaret ilişkisine gireceğimizi egemen bir devlet olarak kendimiz belirler, kendimiz tayin ederiz. ABD’nin keyfine bakarak, siyasi ve ekonomik çıkarlarımızdan vazgeçemeyiz, vazgeçmemeliyiz. Türkiye Cumhuriyeti dış güçlerin müsamahasıyla kurulmadı. Yabancı çevrelerin müsaadesiyle vücut bulmadı. Bundan sonra da hiç kimsenin onay, taltif ve iznine değer verecek, dikkate alacak hali kesinlikle olmayacaktır” dedi.

“Şerefsiz ajanın kokmuş ifadeleri”
“ABD, terör örgütleriyle koyun koyuna girerken Türkiye’ye mi sordu?” diyen Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti:
“FETÖ elebaşını Pensilvanya’da korumaya alırken, hainlere kollarını açarken Türkiye’ye mi danıştı? Türkiye’yle mi anlaştı? Şarlatan şeytanın Türkiye’ye iadesi halinde mahkeme önüne çıkarılarak, üzerine atılı suçlardan dolayı verilecek cezaya, kesilecek hükme razı gelmesi başlıca istek ve temennimizdir. İşlenmiş suçların yargı sahası Türkiye’dir. Rüşvet trafiği Türkiye’de gerçekleşmiştir. O halde ABD’de kurulan mahkeme neyin nesidir? Nereye varılmak, hangi sonuca ulaşılmak istenmektedir? ABD’de kurulan mahkemenin hukukiliğinden, meşruluğundan kim, nasıl ve hangi hakla bahsedebilecektir? Türkiye müstemleke bir devlet değildir. Türkiye iradesiz hiç değildir. Bir hakimin ağzından çıkacak kararla, şerefsiz bir ajanın kokmuş ifadeleriyle 80 milyon zan ve töhmet altında bırakılamayacak, bırakmaya tevessül edenlere de fırsat verilmeyecektir. ABD, teröristleri himaye etmiş, vatanımızın bölünmesini, milletimizin parçalanmasını projelendirmiştir. Hangi taşı kaldırsak altından ABD çıkmış, hangi kumpası dürtsek, hangi komplonun maskesini indirsek ABD belirmiştir. Artık bu kadarı da fazladır. Türkiye kendi hayat ve varlık haklarına sahip çıkacak güçtedir. Türkiye vahşi batı hukukuna göre sorgusu yapılamayacak 94 yıllık Cumhuriyet mazisi, binlerce yıllık devlet geleneği olan cüssesiyle, cüretiyle, cesaretiyle bir devdir. Pespaye bir rezilin, şerefini kaybetmiş bir mahlukun, rutubetli bir mahkeme salonunda yapmış olduğu önceden planlı itiraflarının bizim nazarımızda hükmü yoktur, bağlayıcılığı yoktur, neyi var neyi yoksa ayaklarımızın altında çiğnenmesi de hakkımız, haysiyetimizin icabıdır.”

“Trump, sorumsuz skandal karara imza attı”
Kudüs’ün 100 yıl önce 9 Aralık 1917’de İngilizler tarafından işgal edildikten sonra sürekli ağladığını belirten Devlet Bahçeli, “O günden beri mabetlerimizin kanı çekiliyor, ahı yükseliyor. Mescid-i Aksa bu yüzden hüzünlü, Kubbetü’s Sahra bu nedenle mahzun, Filistinli kardeşlerimiz bu sebeple mazlumdur. Kudüs İslam’dır ve aynı zamanda Türklüğün derin izlerini taşımaktadır. Kudüs mukaddesatımızın namusudur. Gitti demekle gitmez, düştü demekle düşmez, İsrail’in demekle bu tartı bu sıkleti çekmez. ABD’nin marazi ve maceracı yönetimi Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımıştır. Trump sorumsuz ve skandal bir karara imza atmıştır. ABD Başkanı bu hakkı nereden almaktadır? ABD Başkanı Ortadoğu ve hatta dünyanın dengeleriyle oynamaya nasıl kalkışabilmektedir? Tüm dünya, ABD’nin Kudüs kararına odaklanmıştır. Bölge barut fıçısıdır. Ortadoğu’daki istikrarsızlık daha da kemikleşip, daha da şiddetlenecektir” diye konuştu.

“Kudüs Trump tarafından dinamitlendi”
ABD Başkanı’nın barış ve Filistin’in haklarından bahsettiğini anımsatan Bahçeli, “Yalan, dolan, riya ABD yönetimine egemen olmuştur. Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasından sonra, bölgede barış ve işbirliğinden akıl sağlığı yerinde olan hiç kimse bahsedemeyecektir. Siyonizm’in lobi çalışması, Trump’a nüfuz faaliyetleri zehirli meyvesini vermiştir. Kudüs bizzat kriz havarisi, kaos imalatçısı Trump tarafından dinamitlenmiştir. Kıyamet günü senaryolarına derinlik katılmıştır. Evanjelist ve Kabala tezgahı Trump’ın iradesine zincir vurmuştur. ABD Senato ve Temsilciler Meclisinde 1995 yılında kabul edilen Kudüs’ün başkent olarak tanınmasıyla ilgili yasa bugüne kadar altı aylık periyotlarla ertelenmiş, buna gerekçe olarak güvenlik mülahazaları gösterilmişti. İç siyasette sıkışan, devamlı mevzi kaybeden, hakkındaki şayia ve şaibelerden dolayı zor günler geçiren Trump, 22 yıllık ertelemeyi bitirmiş, kampanya döneminde bedeli karşılığı verdiği çirkin sözü tutmuş, Kudüs’e adeta füze fırlatmıştır. Hakkındaki Rusya temalı iddiaların ensesinden tuttuğu da ortadadır. Bu iddiadan yakayı kurtarmak için Trump’un her çılgınlığı yapacağı, her şuursuzluğa hizmet edeceği muhtemeldir” dedi.

“Kudüs’ün başkent olarak tanınması tarihen imkansız”
“Üç dinin kesişme noktası olan Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması din savaşlarını tetikleyecek, husumet ve dehşet verici eylemler yer kürenin her yerine yayılabilecektir” diyen Bahçeli, “Tehlike anormal boyuttadır. Felaket yanı başımızdadır. ABD, 1947 ve 1980 yıllarında alınanlar başta olmak üzere, Birleşmiş Milletler kararlarını hiçe saymış, uluslararası anlaşmaları inkar etmiştir. Barış ve istikrar için, 1967 sınırları dahilinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulmasının önüne sürekli engeller çıkarılmaktadır. İsrail yangına körükle giderken, ABD bölgeyi ateşe vermek için harekete geçmiştir. Elbette, Kudüs’ün başkent olarak tanınması manen, vicdanen ve tarihen imkansızdır. ABD’nin bu ısrar ve inadını çok kararlı bir şekilde kınadığımız herkesçe bilinmelidir” dedi.

“57 İslam ülkesi gereken tavrı göstermelidir”
Türkiye’nin öncülüğünde CumhurBaşkanı’nın zirve başkanı sıfatıyla 13 Aralık 2017’de İstanbul’da gerçekleşecek İslam İşbirliği Teşkilatı Toplantısı’nın tarihi önemde olduğuna dikkati çeken Bahçeli, “Bu toplantı mutlaka desteklenmelidir. 57 İslam ülkesi arasındaki ilişkiler güçlenmeli, bunlar gereken tavrını ABD’ye ve İsrail’e karşı mutlaka göstermelidir. Önemle diyorum ki, Filistin, başkenti Doğu Kudüs, bağımsız ve egemen bir devlet yapısıyla kabullenilmeli, tanınmalı, ilanı yapılmalıdır. Ayrıca Türkiye, Kudüs kararı geri çekilesiye kadar, İsrail’le diplomatik temsilcilik seviyesini en düşük noktaya indirmeli, hatta geçici olarak kapatmalıdır. İslam ülkeleri, İsrail’le kurulmuş siyasi, ekonomik ve diplomatik ilişkileri gözden geçirmeli, zorunluluk halleri dışında irtibat ve diyaloglar askıya alınmalıdır. Birleşmiş Milletler toplanmakla kalmamalı, kalıcı, etkili karar ve yaptırımları süratle alacak iradeyi sergilemelidir. Kudüs kutsalımız, kıvancımız, inancımızın emanetidir. Kudüs Müslümandır, mihverdir, müşrik ve batıl heveslere rehin ve teslim edilemeyecektir“ şeklinde konuştu.

Erdoğan’ın Yunanistan ziyareti
CumhurBaşkanı Erdoğan’ın cumhurbaşkanı düzeyinde 65 yıllık bir aradan sonra Yunanistan’a ziyaret düzenlenmesini anlamlı bulduklarını kaydeden Devlet Bahçeli, “Erdoğan’ın muhataplarıyla yaptığı yüzyüze görüşmeler, gündeme düşen değerlendirme ve karşılıklı sözler siyasetin akış ve seyrini etkilemiştir. Bilhassa Lozan tartışmaları Yunanistan ziyaretine mühür vurmuştur. Cumhurbaşkanı, ’Lozan, sadece Ege’yi mi kapsıyor? Ege’nin dışında Lozan’la ilgili hiçbir şey yok mu? Batı Trakya’daki azınlıkların hukuku yok mu? Şimdi buradaki azınlıkların hukukunu bu anlaşmayla nasıl teminat altına alacağız?’ sorusunu sormuştur. 150 bin nüfuslu Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının on yıllardır kanayan yaraları, verilmeyen hakları vardır. Müslüman Türk’üm diyenlere her zorluk reva görülmektedir. Sosyal ve ekonomik hak ve imkanlar çok görülmektedir. Nihayetinde Türklüğe karşı hazımsızlık Yunanistan’da kökleşmiştir. Ayrıca ve hakikaten Batı Trakya’da soydaşlarımızın başmüftülerini seçememesi, bu göreve atamayla gelinmesi bir başka talihsiz ve temelsiz açmazdır. Lozan Antlaşması’na bakışımız bellidir. Ve bu değişmemiştir. Erdoğan’ın çıkışı da dikkatle incelenmeli, özen ve özgüvenle yorumlanmalıdır” dedi.

“Türkiye Cumhuriyeti’nin senedi”
Bahçeli şöyle konuştu:
“Biz, sonuna kadar Lozan Antlaşması’nı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ve hukuki senedi olduğunu kabul eder, fes takan takmayan ucubelerin haksız, hayasız ithamlarını reddederiz. Ancak Lozan’ı hak ettiği şekilde, muhtevasına sadık kalarak yeniden anlamlandırıp, kenara koyulan hükümlerinin uygulamaya geçilmesine de sıcak bakar, buna tamam deriz. Türkiye’deki gayri Müslüm azınlıklara gösterilen muamele ve müşfik tavrın aynısını Batı Trakya’daki soydaşlarımıza da gösterilmesini ısrarla talep ederiz. Lozan’ı kötülemek, örtülü ve kapalı ifadelerle Sevr’e methiyeler yağdıranları neşelendirecek, tekrardan umutlandıracaktır. Bunu da biliriz. Türkiye’nin varlığını tescil, yedi düvele de kabul ettiren 8 aylık Lozan mücadelesini bırakalım tarihçiler konuşsun, onlar değerlendirsin, fazlası eksiğiyle onlar ele alsın, bizlerin yolunu aydınlatsın. Geçen yüzyılın sosyal, ekonomik, siyasal sonuçlarıyla, şu zamandaki ihtiyaç ve arayışlarımızın zaman zaman farklılaştığı, kimi hallerde çeliştiği aşikardır. Bunun dengeye kavuşması, Lozan üzerindeki sis perdesinin kaldırılması acilen sağlanmalıdır. Biz parti olarak, Lozan’a milli müktesebat ve şuurla bakıyor, haricimizdeki muhatap ülkelere karşı aynı görüşü seslendirmenin sorumlu ve yerli siyasetin gereği olduğunu düşünüyoruz. Lozan’ı sulandıranlara, Lozan’a sırt dönenlere, Lozan hükümlerine duyarsız ve bigane kalanlara karşı Türk milletinin iradesi ve ifadesi birdir, değişmeyecektir. Bizim de kanaatimiz şimdilik bu şekildedir.”