#Siyaset | İHA
09 Kas 2023 / Per 10:24
Medipol Üniversitesinde İsrail-Filistin Savaşı: Dünü, Bugünü ve Yarını başlıklı bir program düzenlendi. Programda konuşan Ortadoğu Uzmanı Dr. Cafer Talha Şeker, Arap-Yahudi tarihindeki ortak yönleri ve çatışmaları ele alarak, Doğu Akdenizdeki işbirliğini birileri engelliyor dedi.
Medipol Üniversitesi Siyaset Kulübü öğrencilerinin düzenlediği İsrail-Filistin Savaşı: Dünü, Bugünü ve Yarını isimli konferansa Dr. Cafer Talha Şeker konuşmacı olarak katıldı. Dr. Şeker, konuşmasına Araplar ile Yahudiler arasındaki tarihi akrabalığa dikkat çekerek başladı. Arapların iki kola ayrılıp Arap el-aribe denen Arap asıllı Araplar ve Arap el-müstaribe denen Araplaşmış Araplar olduğunu ifade etti. İlk grubun Yemenden Arabistan Yarımadasına yayılmış olduğunu, ikinci kolun ise bölge dışından gelip Araplarla karışanlar olduğunu söyledi. Hazret-i İbrahimin iki oğlundan Hazret-i İshakın soyundan gelenlerin Yahudiler, Hazret-i İsmail soyundan gelenlerin Arap el-müstaribe gruptaki Araplar olduğunu ifade eden Dr. Şeker, amcazade olan bu iki kavmin çok eskiden beri aralarında rekabet olduğunu, İslamiyetin gelişiyle doğan yeni medeniyette Yahudilerin rahat yaşadıklarını, 1917de Osmanlı çöküp Ortadoğudan çekilince Arap-Yahudi çatışmalarının başladığını anlattı.
Dr. Şeker şöyle konuştu: Birinci Dünya Harbinde İngilizlere karşı Alman silahlarıyla savaşıyorduk. Alman desteği azalınca cephelerde çökmeye başladık. Özellikle 1917de Filistin cephesinde büyük bir dağılma yaşadık. Buradaki kumandanlarımız kuzeye doğru çekilip sonra İstanbula geldiler; buradan Anadoluya geçip Milli Mücadeleyi başlattılar ve bizim mücadelemiz Anadoluda devam etti. Filistini bırakmış olduk. İngilizler Filistine asker çıkarıp Kudüse bayrak dikince Hıristiyan aleminde büyük bir coşku oluştu. Uzun zaman sonra ilk defa Kudüse haçlı bayrağı dikilmiş oldu. Ancak burada başlayan İngiliz idaresi ne Yahudileri ne Arapları pek memnun edebildi.
Bölgeye Yahudi göçüyle gelip yerleşen göçmenler ile yerli Arap halk arasında çatışmalar başladı. İngilizler bunu idare etmekte zorlandı. Nihayet İkinci Dünya Savaşından sonra İngiltere Doğu Akdenizin bazı yerlerinden çekilmeye başladı. Doğu Akdenizi ABD ile paylaşarak kontrol etmek istedi. Türkiye ve Yunanistan NATOya alınırken Filistinde ABD desteğiyle İsrail devleti kuruldu; Filistin Arap devleti de kurulacaktı ama bu daimi bir probleme dönüştü.
Gazzedeki Hıristiyanlar ve Amerikan Kilisesi
Dr. Şeker olayların tarihi hafızasıyla bugünkü seyri arasında ilişki kurarken şunları söyledi: Amerikan Protestanların bir kanadına Evanjelikal denir. Bunlar bir kehanete inanır. Bu inanca göre ahir zamanda bütün Yahudiler Doğu Akdenize toplanacak ve Filistine yerleşmiş olacak. Sonra hepsi Hıristiyanlığa geçecek. Böylece Hazret-i İsanın kehaneti gerçekleşmiş olacak. Bu Amerikan Evanjelikaller bugün hala Gazzede bile varlar. Bir ara İngilizlerden devraldıkları bir hastaneyi kullandılar. Sonra bu hastaneyi tekrar İngiliz Kilisesine bağlı Episkopallara devrettiler. Müsteşfa El-ehlil Arab isimli bu hastane geçtiğimiz günlerde vuruldu biliyorsunuz. Burayı Anglo-Saksonlara bağlı Hıristiyan Araplar idare ediyor.
Elbette Amerikan Protestanların hepsi aynı inançta değiller. Ama Hıristiyanlar genel olarak Yahudi düşmanıdır aslında. Çünkü Hazret-i İsayı çarmıha gerip işkence ederek öldürdüklerine inanırlar. İslamiyete göre böyle bir şey olmamıştır tabii. Çarmıha gerilip öldürülen Hazret-i İsaya benzeyen biriydi; İsa Peygamber Allah tarafından göğe kaldırıldı.
Yahudiler, Hazret-i Sare hanımın soyundan geldiklerini söyleyip Araplara üstün olduklarını zannederler. Hazret-i İsmaili cariye olan Hacerin çocuğu diyerek kendilerince küçümserler. Arapları Yahudilere hizmetçi gibi görürler. Tabii bu inançları da sonradan İsrail kurulunca bugünkü güce ulaşınca ortaya çıkmıştır. Geçmişte hep Araplar ve Türklerin liderlik ettiği İslam devletlerinde himaye edilmiş yaşıyorlardı.
Doğu Akdenizdeki işbirliğini birileri engelleniyor
Dr. Şeker, Doğu Akdenizde jeopolitik bir rekabetin yaşandığını anlatırken şu noktalara dikkat çekti: Doğu Akdenizde büyük bir zenginlik var. Bu zengin kaynakların paylaşılması gerekiyor. Bunun için işbirliği ve antlaşmalar gerekiyor. Doğu Akdenizdeki işbirliğini birileri engelleniyor. 2018deki Gazze olayları, 2021deki Kudüs olayları ve nihayetinde bu son kanlı Ekim olayları hep İsrail - Türkiye arasında yakınlaşma adımı atılırken olmuştur. Buna dikkat etmek lazım.
Dr. Şeker, İsrail-Gazze savaşıyla ilgili yapmış olduğu değerlendirmede ise Türkiye ve bölgedeki ülkeler İsrailde olmak üzere ne zaman bölgedeki zengin kaynaklar ve ortak menfaatler üzerinde buluşmaya başlasa hemen burada bir şiddet patlaması oluyor. Bunların çıkardığı küller ve problemler bu ülkelerin üzerine dökülüyor. İsrailin başbakanı bu olaylardan kısa süre önce Türkiye Cumhurbaşkanını ziyaret etmiş ve Türkiye ile İsrail arasında büyük bir yakın anlaşma konuşulurken bu olay başladı. 2021 yılındaki olaylara baktığımızda yine bunun benzeri var. 2021 yılında Kudüsü yaktılar. Fanatik Yahudiler bölgeye sokuldu, problem çıkarıldı. 2018 yılındaki Gazze olaylarına baktığımızda yine bunun benzeri bir durum var dedi.