#Siyaset | İHA
06 Ara 2019 / Cum 17:12
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Bizim herhangi bir müttefikin savunma planlarına dönük bazı ülkelerce iddia edildiği gibi bir tasarrufumuzun olmadığı zaten sonuçlarda da yer alıyor dedi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, aylık değerlendirme toplantısının ardından Dışişleri Bakanlığı A Blok Fatin Rüştü Zorlu Salonunda basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Türkiyenin Libya ile imzaladığı Doğu Akdenizde iki ülke arasındaki deniz sınırlarını belirleyen anlaşmanın ardından Yunanistanın Libya Büyükelçisi Muhammed Yunus Menfiyi sınır dışı etme kararının hatırlatılması üzerine Aksoy, Bu soruların muhatapları Yunan makamı olması gerekiyor. Uluslararası hukuka göre her egemen devletin anlaşma yapma yetkisi bulunuyor. Libya da egemen bir devlet. Ulusal mutabakat hükümeti de ülkenin Birleşmiş Milletler tarafından tanınan tek meşru hükümeti. Her egemen devlet gibi anlaşma yapabilme yetkisine sahip. Yunanistanın hangi nedenlerle Libya Büyükelçisini istenmeyen adam ilan ettiğini bilemiyorum. Ama bunu diplomatik teamüllerle bağdaştırmıyorum. Pek uygun gözükmüyor ifadelerini kullandı.
Müttefiklerimizin savunma planları üzerinde tasarrufumuz olamaz
NATOnun kuruluşunun 70inci yıl dönümü dolayısıyla Londrada düzenlenen NATO Liderler Toplantısının Türkiye adına kötü sonuçlanmadığını söyleyen Aksoy, PYD/YPG terör örgütüne de değindi. Barış Pınarı Harekatının terör örgütlerini destekleyenlere iyi bir cevap niteliğinde olduğunu vurgulayan Aksoy, NATO savunma planları gizlilik derecesine sahiptir. Bu planların sızdırılması da ciddi gizlilik ihlalidir. Bunu sızdıranların en kısa zamanda bulunmalarını diliyoruz. İki temel yanlışı düzeltmek isterim. Birincisi; Baltıkların savunma planlarının bulunmadığı ve bu bölgelerin savunmasız kaldığıyla alakalı. Bunlar tamamen yanlış, gerçek değil. Zira NATOnun her duruma göre ihtimal planları mevcuttur. Bu evvelden de böyleydi, bundan sonra da olacak. İkinci yanlış ise; blokaj, rezerv, veto gibi kelimeler. Müttefikler birbirlerini veto etmezler. Fikir ayrılıkları tabii ki olabilir ancak bunlar tartışılır ve aşılmasına dönük adımlar atılır. Nitekim Londra Liderler Toplantısında da bu sorun aşıldı. Bizim herhangi bir müttefikin savunma planlarına dönük bazı ülkelerce iddia edildiği gibi bir tasarrufumuzun olmadığı zaten sonuçlarda da yer alıyor. Ayrıca Baltıklı liderlerin demeçlerine de bakarsanız onlar da ülkemiz hakkında övgü dolu kelimeler kullanıyorlar. Litvanya Dışişleri Bakanı da sosyal medyada paylaşım yaptı bu konuda. Biz Türkiye olarak ittifakı doğu ve güney kanadı olarak ayırmak istemiyoruz. Güvenlik bir bütündür ve 360 derece temelinde gözetilmesi gerekir. Türkiye NATOdan hiçbir şey kazanmadı, Liderler Toplantısında kaybetti diye. Bunlar da gerçeği yansıtmıyor. Bundan 4-5 sene önce NATOnun gündeminde terörizm konusunun hiçbir şekilde yer almadığını hatırlatmak isterim. Gündemde böyle bir konu yoktu. Hatta çoğu müttefik bu konunun NATOnun gündemine girmesini istemiyordu. Büyük ölçüde ülkemizin gayretleriyle terörizm NATOnun gündemine girdi. Hatta müttefikler terörizmi, NATOnun karşısındaki en büyük tehdit olarak görüyorlar. Londra Bildirisinde, Terörizm hepimiz için tehdit olmaya devam ediyor ifadesi yer alıyor. PYD/YPG bir terör örgütü. Bunu hepimiz biliyoruz. PYD/YPGnin PKKnın Suriyede uzantısı olduğunu da sıkılmadan tüm müttefiklerimize anlattık, anlatmaya da devam edeceğiz. İyi terörist, kötü terörist ayrımı olamaz. Dar siyasi hesaplarla yanlış adımlar atılmaması gerekiyor. PYD/YPGye kol kanat gerenler Barış Pınarı Harekatıyla büyük bir hüsrana uğradı. Esasen, bütün yaygara da bundan kopuyor şeklinde konuştu.
Birleşmiş Milletleri her zaman destekledik
Suriye Anayasa Komitesinin 30 Ekimde Cenevrede toplanmasının ardından ikinci bir adımın atılmadığı konusunda çıkan spekülasyonları da değerlendiren Aksoy, Komite bünyesindeki yazım komisyonunun ilki 4-8 Kasımda toplandı. İkinci turun; 25-29 Kasımda yapılması öngörülüyordu. Fakat rejim heyeti yazım komisyonunun gündeminin kabulünü engelledi ve anayasayla ilgisi olmayan konuları gündeme getirdi. Muhalefeti de terörist olarak nitelendirdi. Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Pedersenin taraflarla görüşerek yeni tur için tarih saptamasını bekliyoruz. Biz Astana sürecinde çok çalıştık siyasi sürece ivme kazandırmak için. Yaklaşık 2 yıl ter döktük. Yaptığımız çalışmalarla Birleşmiş Milletlerin çalışmalarını her zaman destekledik ve desteklemeye devam edeceğiz diye konuştu.
2020de Rusya Federasyonundan 7 milyon turist bekleniyor
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanla Türk Akım projesi açılışında buluşacağını ifade eden Aksoy, Rusyayla Türkiyenin birçok alanda işbirliği içerisinde olduğunu da söyledi. Aksoy, Putinin ziyaretlerinde ikili görüşmelerin yanı sıra Suriye meselesinin konuşulacağını da ifade ederek, Rusyaya ekonomiden kültüre, enerjiden turizme ilişkilerimiz giderek kuvvetleniyor. Yapılan bir araştırmaya göre önümüzdeki sene Rusya Federasyonundan 7 milyon turist bekleniyor Türkiyeye. Rusyayla enerji işbirliğimizin önemli bir adımı da Türk Akım açılışı 8 Ocak 2020de yapılacak. Son telefon görüşmesinde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Federasyonu Başkanı Putini açılışa davet etti. Putinde bunu kabul etti. Türk Akım projesi bizim enerjide güzergah çeşitlendirilmesi projesine uyuyor. Tabii Putinin ziyaretiyle ikili gündemimizdeki konularda ele alınacak. İkili konuların yanı sıra Suriyedeki gelişmelerin de ele alınması bekleniyor dedi.
Uluslararası toplum gereken sorumluluğu gösteremedi
Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü (UNHCR) ve İsviçre hükümetinin 17-18 Aralık tarihinde Cenevrede 1. Küresel Mülteci Forumuna ortaklaşa ev sahipliği yapacağını hatırlatan Aksoy, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın da forumun eş başkanı olduğunu belirtti. Aksoy, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 2018 yılında küresel mültecilere ilişkin mutabakat kabul edildi. Bu çerçevede ilki Cenevrede gerçekleştirilecek. Cumhurbaşkanımız da bu forumun eş başkanlığını üstlenecek. Almanya, Etiyopya, Pakistan ve Kosta Rika liderleri de eş başkan olacaklar. Bizim bu forumdan beklentimiz mültecilere ve onlara ev sahipliği yapan ülkelere yardımların arttırılmasıdır. Bildiğiniz gibi 3,7 milyon Suriyeliyi ülkemizde ağırlıyoruz. 4 milyona yakın sığınmacı var ülkemizde. Bugüne kadar yapılan yardımlar çok yetersiz. Uluslararası toplum gereken sorumluluğu göstermedi. Tüm ülkeler mültecilere yardım etmeli ve destek vermeli. Bu sorun bu şekilde çözülebilir şeklinde konuştu.