#Siyaset | İHA
05 Ara 2019 / Per 15:01
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Libya yönetimi ile yapılan anlaşmaya ilişkin Tabi başta Yunanistan olmak üzere Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail rahatsız olduğu gibi Avrupa Birliğini de tahrik ediyorlar. Şimdi Dörtlü Zirvede de Fransa ve Almanya da bu konunun üzerinde durdu. Biz gerekli açıklamaları yapınca da gene tabi Fransa maalesef bu işte hala rahatsızlığını devam ettiriyor dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Liderler Zirvesi nedeniyle bulunduğu Londrada gazetecilere açıklamalarda bulundu. NATOnun 70. yılının kutlandığı Liderler Zirvesini başarıyla tamamladıklarını belirten ve Zirvede NATOnun gündeminde olan stratejik konuları etraflıca ele alma fırsatını bulduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, gündemdeki ana konu başlıklarının terörle mücadele, mülteci krizi, külfet paylaşımı, siber ve hibrit tehditler, ittifak dayanışmasının güçlendirilmesi, ayrıca Rusya ve Çin ile ilişkiler olduğunu söyledi.
Küreselleşme çağında hepimiz güvende olmadan hiçbirimiz güvende olamayız
Türkiyenin NATOnun en güçlü müttefiklerinden birisi olduğunu ifade eden ve 1952den bu yana bütün önemli NATO misyonlarında görev aldığını belirten Erdoğan, Bugün de daha önce olduğu gibi
Afganistandan Iraka kadar çeşitli görev güçlerinde yer alıyoruz. NATOya mali ve askeri payımız pek çok üyenin önündedir. Savunma harcamalarımızın özellikle gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 1,9 seviyesinde bulunuyor. Galler Zirvesinde bu konuda bir hedef verdik ve bu hedefe uyum aynen devam ediyor. Tabi önümüzde şu anda birçok ülke var. Bu ülkelerin birçoğunun gayrı safi milli hasılaları aslında çok büyük değil. Bundan dolayı da bu derecelenmede onlar öne çıkma fırsatını buluyorlar. Örneğin Bulgaristan diye konuştu.
NATOnun gücünün, müttefikler arasındaki birlik ve dayanışmadan kaynaklandığının altını çizen Erdoğan, Bu noktada ittifakın bütün üyelerinin güvenlik kaygılarını ve tehditlerini dikkate alması esas ilke olarak göz önünde bulunuyor. Zira bu küreselleşme çağında hepimiz güvende olmadan hiçbirimiz güvende olamayız. Biz NATO üyesi olarak PKK/YPG, DEAŞ ve FETÖ başta olmak üzere pek çok terör örgütüne karşı mücadele eden tek NATO üyesiyiz. Bunu da konuşmamda özellikle vurguladım.
Fakat bazı dostların bir taraftan terörle mücadeleyi öne çıkartırken diğer taraftan bu terör grupları ile el ele olduklarını da üzülerek görüyoruz. Biz nasıl ittifakın güvenlik tehditlerini ciddiye alıyorsak bütün müttefiklerin de bizim güvenlik kaygılarımızı ciddiye alması gerekir. Bunun üzerinde durduk. Biz müttefik olmadan bu dayanışmanın gerçekleşemeyeceğini de ortaya koyuyoruz. Müttefik olmanın gereği budur. Bunun üzerinde tüm ortakların durması gerekir. Bu konuları hem zirve oturumunda hem de ikili görüşmelerde dile getirdik şeklinde konuştu.
Barışı tesis etmeden buraları terk etmemiz mümkün değil
Türkiye, İngiltere, Almanya, Fransa olarak gerçekleştirilen dörtlü zirveden de bahseden Erdoğan, Bu Dörtlü Zirvede de bu konuların yanı sıra özellikle Suriyedeki Barış Pınarı Harekatını etraflıca ele aldık. Burada kendilerine hazırlamış olduğum belgeleri, bilgileri takdim ettim. Bunun daha da ötesinde üzerinde durdukları bir konu var; buradan ne zaman çıkacaksınız? Biz de kendilerine Peki sizin burada ne işiniz var? diye soruyoruz. Sınırınız mı var burada? Yok. Peki size karşı taciz mi var? Yok. Taarruz mu var? Yok. Peki, ne işiniz var burada? Bizim burada 911 kilometre sınırımız var. Tacizse bize, taarruzsa bize... Bizler şehitler veriyoruz. Sizin herhangi bir can kaybınız, yaralınız var mı? Yok. Peki burada ne işiniz var? Bize bu soruyu sorma hakkını nereden elde ediyorsunuz? Bakın dedim, Çok açık ve net söylüyorum; Tel Abyad ve Resul Aynda, malum buranın uzunluğu 420 kilometre, derinliği 32 kilometre belirlenen o barışı tesis etmeden buraları terk etmemiz mümkün değil. Çünkü biz buraya bir barış için girdik ve bu barışı burada tesis edeceğiz. Peki bunların güvenliği ne olacak? O da yine bizim sorumluluğumuzda. Eğer sizler de burada rol alırsanız beraberce buranın lojistiği olarak bu güvenliği de tesis ederiz. Daha önce bunu Sayın Obama ile de konuştuk. Diğer koalisyon güçleriyle konuştuk. Hatta siz hava destekli lojistiği sağlayın, güvenliği sağlayın, biz burada DEAŞa karşı da diğer terör örgütlerine karşı da bu mücadeleyi veririz dedik. Ayrıca şunu da söyledik; Bizim üzüntümüz şudur ki, siz maalesef terör örgütü YPG-PYD ile berabersiniz ve bunlarla DEAŞı yok ettik diyorsunuz. Kusura bakmayın DEAŞı yok ettiğiniz falan yok. DEAŞ yine bulunduğu yerlerde. Biz ispatlı konuşuyoruz. El-Babda 3 bini aşkın DEAŞlıyı biz daha ilk harekatta, Zeytin Dalı Operasyonunda etkisiz hale getirdik. Ondan sonra gerek Afrinde gerek buralarda yaptığımız operasyonlarda binlerce DEAŞlıyı etkisiz hale getirdik. Şu anda bizim cezaevlerimizde DEAŞlılar var. Hala toplamaya devam ediyoruz. 7 bini aşkın DEAŞlıyı biz derdest ettik. Ülkelerine geri gönderiyoruz. Hala girmeye çalışanlara da kapılarımız kapalı. Bakın Bağdadinin öldürülmesiyle ilgili övünüyorlar. Biz de Bağdadinin en yakınlarını yakaladık. Bunlar şimdi bizim geri gönderme merkezlerimizde bulunuyor. Biz bu noktadayız. Siz bunları hiç masaya yatırmıyorsunuz dedik. Diğer taraftan da şunu söylüyorsunuz; Türkiyeye teşekkür ederiz. Şu anda kendilerinde 4 milyona yakın mülteci var. Benim her zaman söylediğim güzel bir nüktedir biliyorsunuz; Siz hep bal diyorsunuz ama ağız tatlanmıyor Avrupa Birliği olarak verilen bir söz vardı. İki partide 3+3 milyar avro destek verilecekti. Bu da bizim milli bütçemize değil. STKlar vasıtasıyla Kızılay, AFAD gibi kuruluşlarımıza. Peki bunlar geldi mi? Hayır. Sadece 3 milyar avro geldi, orada kesildi diye ifade ettik açıklamasında bulundu.
Yunanistan Başbakanı Miçotakisle de bu konuları konuştuğunu belirten Erdoğan, Sen göçten yana sıkıntılarım var diyorsun, ben ne yapabilirim diyorsun. İlk etapta bunu yapman lazım. AB üyesisin. Bu konu ile ilgili gayretlerini ortaya koy ve sen AB ülkelerini sıkıştır diyerek bu konuyu onunla da işledik. Bu konu Dörtlü Zirvede de önem arz ediyordu. O Dörtlü Zirvede kendileri de buna hak verdiler. Gerek Almanya Başbakanı Merkel, gerek Fransa Cumhurbaşkanı Macron Tabi hepsinden öte İngiltere Başbakanı Johnson, o bu işe çok önem veriyor. Bu Dörtlü Zirveyi en az yılda bir kez yapmayı karara bağladık. Şimdi ikinci zirveyi de Şubat ayında İstanbulda yapacağız. Onu aramızda kararlaştırdık. Zirve marjında bir dizi ikili görüşme yaptık. İspanya ve Yunanistan başbakanlarıyla görüştük. Özellikle İspanya ile yaptığımız görüşme çok verimli geçti. Yakın zamanda İspanya Başbakanı Sanchez, bir Türkiye ziyareti gerçekleştirecek. Bu vesileyle Kral Felipeye de mesajımızı gönderdik. Onu da sizden sonra Türkiyeye bekleriz. Onunki resmi bir ziyaret olur ama sizinkini 7. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı olarak İstanbulda yapalım. Büyük bir iş adamı grubu ile gelirseniz sizin ve bizim iş adamlarımızla birlikte bu toplantıyı gerçekleştiririz dedik ifadelerini kullandı.
İspanya ve Yunanistandan sonra üçüncü toplantıyı ABD Başkanı Trump ile gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, Sayın Trump ile olan görüşmemiz de gayet verimliydi. Bazı sorun alanlarını gündeme getirdik. Onları tekrar konuştuk, görüştük. Bu konularla ilgili olarak da takibini ilgili arkadaşlarımız sürdürecekler. İkili ilişkilerde özellikle bu 100 milyar dolarlık ticaret hacmi üzerindeki çalışmaya ağırlık vereceğiz. Ayrıca NATO Zirvesi ve bölgesel konuları ele aldık. S-400 ve F35 konusunda ise daha önce görevlendirdiğimiz arkadaşlarımız çalışmalarına devam edecekler. Ayrıca bu vesileyle İngilterede yaşayan vatandaşlarımızla buluştuk. Cambridge Camiinin açılışını yapıyoruz bugün. Çevre dostu bir mimari karakterle öne çıkan bu caminin hayırlı olmasını diliyorum. Burada ayrıca Kraliçe II. Elizabethin resepsiyonuna ve Başbakan Boris Johnsonın davetine eşimle birlikte katıldım dedi.
Bu görüşmelerle birlikte NATOda yapılacak birçok iş olduğunu söyleyen Erdoğan, Malum NATOdaki görevimiz ve ittifak içindeki konumumuz büyük önem arz ediyor. Bunları da hassasiyet içerisinde yürüteceğiz. Türkiye, NATO içinde en büyük orduya sahip ülkeler sıralamasında ilk sıralarda. Ordumuzu gerek ileri teknoloji gerek yetkinlik itibarıyla şu anda olduğundan çok daha güçlü bir konuma çıkarma gayretlerine devam edeceğiz diye konuştu.
Sayın Trumpın hakikatin yanında yer alması gerçekten manidardı
Macron NATOnun beyin ölümü gerçekleşti demişti. Siz de kendisine önce sen kendi beyin ölümünü kontrol ettir demiştiniz. Oldukça bozulmuş. Buraya geldiği gibi Trumpla görüşmesinde de Türkiye hakkında birtakım açıklamalar yaptı. S-400ler konusunu gündeme getirdi ama Trump bile
Türkiyeyi korudu, Obamayı suçladı. Dörtlü Zirvede Macronun nasıl bir tavrı vardı? şeklindeki soruya cevap veren Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
Macron ile bu konulara hiç girmedik. Ama tabi Sayın Trump ile görüşmesinde Sayın Trumpın hakikatin yanında yer alması gerçekten manidardı. Çünkü bizim Fransa ile çok farklı bir anlaşmamız var. Fransa-İtalya-Türkiye olarak bu adımı atacağız. Ama bu hala savsaklanıyor. Bunun yanında ikinci bir anlaşmamız daha olacak. Onunla ilgili de yine hala adımı atamıyoruz. Aradaki bu tür sıkıntılar nedeniyle maalesef yürümüyor. Halbuki onların bize ihtiyacı var, bizim de onlara ihtiyacımız var. Gecikiyor bu işler. Bu adımları atalım ve neticeye yürüyelim dedik. O da kabullendi, Çalışmaları yürütelim dedi. Temenni ederim ki bundan sonra bu tür şeyler olmaz.
Herkes sözünün arkasında durursa o zaman terörle mücadelede işimiz çok daha kolay olacak
Erdoğan, Dörtlü Zirveden sonra Trumpla yaptığınız görüşmede YPG konusunda bir ilerleme var mı? ABDnin herhangi bir tavır değişikliği olacak mı? sorusuna ise şu ifadelerle cevap verdi:
NATO Zirvesinde yapılan açıklamalara, konuşmalara bakıldığı zaman hepsi de teröre karşı olduklarını söylüyor. Ama iş başa düştüğünde buna karşı bir mücadeleyi ortaya koyma maalesef olmuyor. Temenni ederiz ki bundan sonraki süreçte bunları yaşamayız. Herkes sözünün arkasında durursa o zaman tabi terörle mücadelede işimiz çok daha kolay olacak. Her zaman söylüyorum; biz Türkiye olarak bir kabile devleti değiliz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devletiyiz. 82 milyon nüfusumuz var. Güçlü bir asker yapımız var. Güçlü bir polis yapımız var. Bütün bunlarla birlikte son iki yıl içerisinde çok ciddi operasyonlara imza attık. Tabi şehitlerimiz de var. Ama böyle bir mücadelenin sebep-netice ilişkisinde bu şehitler olacaktır. Kaldı ki bir de Suriye Milli Ordusunun bizimle birlikte hareket edişi var. Bunlar da yılmadan usanmadan çok şehit vermelerine rağmen bizimle birlikte hareket ediyorlar. Dolayısıyla bu mücadeleyi de kararlı bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz. Bu süreç içerisinde de bunların durumunu göreceğiz. Ama içeride dışarıda inlerine gireceğiz. Terörle mücadelede bunların inlerine girdik. Ciddi manada silkeliyoruz. Daha da devam edecek. Dün akşam Sayın Miçotakis ile de görüşürken dedik ki Bakın bu DHKP-C, PKK/YPG, FETÖ mensupları devamlı size geliyorlar ve aldığımız istihbaratta da Syriza bunların sığınma odağı yeri. Dolayısıyla bunlara karşı biz sizden tavır almanızı bekliyoruz, destek bekliyoruz. Ki bu destek bilesiniz ki bizim de size karşı olan desteğimizi arttıracaktır. Göç konusunda daha olumlu davranmamızın önünü açacaktır. Bakın biz size karşı şu ana kadar öyle bir şey yapmadık. 2 bin kadar mülteciyi geri gönderdiniz. Biz de aldık. Tekrar size göndermedik. Dolayısıyla bu dayanışmayla olacak bir iştir. Sizin bir avantajınız da şu an ABdesiniz. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte de bu dayanışma içerisinde arkadaşlarımız bu çalışmaları yürütsünler. Bunun için Sayın Miçotakisle de bu görüşmemiz verimli geçti diyebiliriz.
Bunlar bizim ortağımızdır, ortağa güveneceğiz
NATOnun kuruluş amacı ve söylemlere bakıldığında Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz sloganı var. Fakat S-400, YPG, Doğu Akdeniz gibi Türkiyenin pek çok güvenlik kaygılarını düşündüğümüzde bunu paylaşmayan NATO müttefikleri var. Siz de zaman zaman eleştirdiniz. Eğer bir gün YPG ile mücadele noktasında Türkiye güvenlik kaygıları nedeniyle NATOyu somut işbirliğine yani göreve çağırırsa sizce tavır ne olur? Bir de bugün çıkan bildiri sizi tatmin etti mi? Türkiyenin bu konudaki kaygılarını yeterince anladılar mı sizce? sorusuna cevap veren Erdoğan, ihtimaller üzerinde konuşmanın haksızlık olacağını söyledi. Erdoğan, Şu anda ortada bir yazılı beyan varsa, bu yazılı beyan onları da bağlar, bir yerde bizi de bağlar. Yani doğmamış çocuğa don biçmenin de bir anlamı yok. Ama biz ne yapacağız? Bunlar bizim ortağımızdır, ortağa güveneceğiz. Herhangi bir sıkıntı olduğu zaman da kendileri ile ilişkilerimizi geliştireceğiz. Şahsen NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, bu süreç içerisinde gerçekten samimi açıklamalar yapmış ve bununla tabi bizim de gönlümüzü kazanmıştır. Polonya ve Baltık ülkeleriyle ilgili biliyorsunuz dün gece bir adım attık. Gerek Stoltenberg, gerek Macron, gerek Merkel, gerek Polonya Cumhurbaşkanı daha önce hepsi aradılar bizden bu konuda destek istediler. Arkadaşlarımla yaptığım görüşmelerden sonra da biz de bu işe evet dedik ama terörle mücadelede siz de bizi yalnız bırakmayacaksınız dedi.
Niye evet dedik? YPGnin terör örgütü olarak tanınması konusunda bir teminat aldık mı? sorusuna cevap veren Erdoğan, Orada konsey komisyon meselesi var. Bu konsey komisyon toplantısı ile ilgili o döneme kadar zaten bu işin şu anda geçerliliği adeta yok gibi. Süreç başlamıştır. Daha sonra 6 aylık periyodu var. Bu 6 aylık süreç işlerken böyle bir olay vuku bulduğu anda da burada başta NATO Genel Sekreterimiz olmak üzere hepsi devreye girerek bu işi tekrar yoluna rayına sokma şanslarına sahipler. Bu noktada bizi aşırı derecede bağlayıcı bir şey yok diye konuştu.
Olay böyle adeta bıçak sırtı bir süreç diyebilirim
Dörtlü Zirvede sivillere yönelik saldırıların durdurulması biçiminde ortak bir sonuç bildirildi. Peki Barış Pınarı ile Türkiyenin kontrol ettiği bölgelerde sivilleri hedef alan katliamları oldu. Sivillere yönelik bu saldırılara karşı bu ülkeler ne yapmayı düşünüyor? sorusuna Erdoğan, O bölgelerdeki saldırılar terör örgütünün yanı sıra rejimin yapmış olduğu faaliyetler neticesinde de oluyor. İdlibde de benzer şeyler oluyor. Tabi biz bunların uyarısını, ikazını yapıyoruz. Biliyorsunuz gerek bizim gerekse Rusyanın, karşılıklı olarak heyetlerimiz var. Bu heyetler sürekli görüşme halindeler. Bu tür şeylerde karşılıklı uyarılar yapıyorlar. Eğer onları rahatsız edecek olan bir şey İdlibdeki muhalefet cephesinden olmuşsa, onlar bize bunu duyuruyorlar ve burada hemen bir arabuluculuk yapıp bu işi düzenleme yoluna gidiyoruz. Ama aynı şey karşı tarafta olunca da yine aynı durumu Rusyanın ağırlıkta olduğu heyete bildirip orada bu işin önün almaya, bunu durdurmaya yönelik adımlar atılmasını istiyoruz. Yani olay böyle adeta bıçak sırtı bir süreç diyebilirim. Bir geçiş süreci diyebilirim. Tabi nüfusu itibarıyla büyük bir yer. Ama orada da tabi can yanıyor. Can yandığı zaman bunu da görmemezlikten gelemezsin. Böyle bir durum var. Şimdi Ayn el-İsada olanlar var. Münbiçte hala verilen sözler tutulmuyor. Bakıyorsunuz Tel Rıfatta, Tel Abyadda, Resul Aynda pazar yerleri zaman zaman bombalanıyor. Hatta işte en son bir cezaevinin bombalanması olayı var. Cezaevinin bombalanması olayında maalesef kadın çocuk ölenler var. Şimdi bunlara nereye kadar sessiz kalacağız. Biz de gerek Dışişleri Bakanımıza, gerek Savunma Bakanımıza, gerek istihbarata diyoruz ki hemen muhataplarınızla bu görüşmeleri yapın, bu işin önünü alalım. Olmadı tekrar Sayın Putin ile bu işi görüşelim. Biliyorsunuz Ocak ayının 8inde Sayın Putinin buraya gelişi var ve İstanbulda inşallah Türk Akımı açılış törenini yapacağız. O zamana kadar bekleyebilir miyiz bekleyemez miyiz, bir de bu var. Bütün bu olaylar devam ederken nasıl olsa 8inde gelecek diye de beklemeyebiliriz. Belki bu arada görüşmemiz gerekirse telefon diplomasisi yolunu çalıştıracağız ifadeleri ile cevap verdi.
Bu konuda maalesef ülkelerin duyarsızlığı devam ediyor
Erdoğan, Dörtlü Zirvede Suriyede güvenli bölge inşa ve imarında, bundan sonra ciddi olumlu bir söz hasıl oldu mu? Yoksa şimdiye kadarki tavırlar devam mı edecek? sorusuna ise şu ifadelerle cevap verdi:
Bana göre bu konuda maalesef ülkelerin duyarsızlığı devam ediyor. İsim vermeyeceğim, sadece bir ülke Bu konuda biz size gerekli desteği vereceğiz dedi. Biz de diyoruz ki en azından biz imkanlarımız çerçevesinde Tel Abyad ve Rasulayn arasındaki bölgede bir çalışma başlatalım. Bu çalışmayla ortaya bir mülteciler şehri çıkartalım. Onun için de bazı planlarımız var, bu planları da işletelim diyoruz ve peyderpey ülkemizdeki Suriyelilerden o bölgedeki toprak sahiplerini ev sahiplerini kendi yerlerine gönüllülük esasına dayalı olarak geri gönderelim.
Başta Yunanistan olmak üzere Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail rahatsız olduğu gibi Avrupa Birliğini de tahrik ediyorlar
Libyada Nisan ayından bu yana devam eden bir süreç var. Gelinen noktada Libyadaki meşru yönetimle, ulusal mutabakat yönetiminin başkanıyla bir anlaşma gerçekleştirildi. Türkiyenin hamlesiyle harita olması gereken haline getirildi. NATO zirvesinde bu mesele gündeme geldi mi?
Bundan sonraki süreçte Doğu Akdeniz politikasında neler olacak? sorusuna Her şeyden önce Libya mutabakat muhtırasıyla alakalı olarak biz meşru yönetimle bu işi imzalamış bulunuyoruz açıklamasında bulunan Erdoğan, sürecin Mecliste devam ettiğini söyledi. Erdoğan, Meclisten bunun geçmesiyle, süratle bu adımı atarak, iş artık adeta yürürlüğe de girmiş olacak. Ama karşı taraf da tabi bundan rahatsız. Hakları olmayan şeyleri hak edinme durumuna geçenler böyle bir durum olunca tabi sıkıntıya girdiler. Tabi başta Yunanistan olmak üzere Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail rahatsız olduğu gibi Avrupa Birliğini de tahrik ediyorlar. Şimdi Dörtlü Zirvede de Fransa ve Almanya da bu konunun üzerinde durdu. Biz gerekli açıklamaları yapınca da gene tabi Fransa maalesef bu işte hala rahatsızlığını devam ettiriyor. Ondan sonra dedim ki Sen niye bunun üzerinde bu kadar duruyorsun? Burada senin bir hakkın var mı? Buranın garantör ülkesi Türkiyedir, garantör ülkesi Yunanistandır, İngilteredir. Peki sen nereden buraya giriyorsun? Biz garantör ülke olma hakkımızı burada kullanıyoruz. Orada bizim soydaşlarımız var ve soydaşlarımızdan tarafız. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Dolayısıyla onların haklarını da korumak için sonuna kadar çalışacağız. Bizim bundan feragat etmemiz söz konusu değildir. Tabi şu anda özellikle de hak yerini bulma yolunda yürüyor. Bu onları rahatsız ediyor. Ama bütün mesele burada. Şimdi bakıyorsunuz birileri oradan çekilin, burada daha durmayın, aksi takdirde sizi memleketinize göndeririz gibi yaklaşımlar içerisine giriyorlar. Biz buradaki hukuku ve hukukumuzu soydaşlarımız başta olmak üzere koruyacağız. Bu atılan adımla ilgili şimdi bazıları yalan yanlış şeyler de uyduruyor. İşte bu uluslararası hukuka, uluslararası deniz hukukuna uygun değildir gibi saçmalamalar da yapıyorlar. Az önce de söyledim; Türkiye kabile devleti değil. Bizim yıllara sari, ta Osmanlıya dayanan bir birikimimiz var. Deniz hukuku nedir, uluslararası hukuk nerede neşet eder, bunların hepsini bu millet biliyor. Yani Dışişlerinin bu noktadaki hafızası çok çok güçlü. Dolayısıyla buradan bizim herhangi bir taviz vermemiz mümkün değil. Bu yapılanlar uluslararası deniz hukukuna da kesinlikle uygundur. Dolayısıyla bundan da taviz vermek söz konusu değil. Adımlarımız buna göre atılıyor. Şu anda da Libyadaki meşru hükümet yeter ki ayakları üzerinde dik durduktan, sağlam durduktan sonra bu atılan adım yerini bulacaktır şeklinde konuştu.
Libya ile yapılan anlaşma Doğu Akdenizde atılan en önemli adım olarak değerlendiriliyor. Aynı zamanda sizin dediğiniz gibi bu bizim egemenlik hakkımız. Yani kimseyle tartışmayız bile. Fakat CHP aynı düşünmüyor. Bugün CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz bir açıklama yaptı ve Libyayla yapılan bu mutabakat yeni tartışmaları da beraberinde getirir dedi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? sorusuna cevap veren Erdoğan, Çok doğru söylemiş. Tabi ki yeni tartışmaları beraberinde getirecek. Zaman su gibi akıyor. Bütün bu tartışmaların veya mutabakat metinlerinin adı anlaşma mı olsun mutabakat metni mi olsun; bunların hepsinin güncellemesi lazım. Bunlar Akdenizde en uzun kıyı şeridine kim sahiptir, bunu bile bilmezler. Dolayısıyla bu attığımız adımlarla öğrenecekler. Hakkımız hukukumuz nedir, bunu bilmezler. Bunu da öğrenecekler. Yani o gelip geçen, kusura bakmasınlar, monşerler var ya onlardan bu ülke çok çekti. Ama biz o monşerlere bu işi bırakmayacağız. Kusura bakmasınlar. Adam gibi adam olup bu ülkenin hukukunu savunanlar, başımız gözümüz üstüne. Ama savunmayanlar kusura bakmasınlar. Onlar da yerini bulmuşlar zaten. Biz onlarla beraber hareket etmedik etmeyeceğiz. Kuzey Kıbrıstaki soydaşlarımızın hakkını koruduğumuz gibi bir garantör ülke olarak da Türkiye orada kendi hakkını, hukukunu koruyacaktır. Buradan taviz vermek söz konusu değil. Tartışmaları getirirmiş götürürmüş, onlar bizi hiç ilgilendirmiyor. Biz ne tartışmalardan geldik geçtik. Onlar izliyor tribünde, biz sahada futbol oynuyoruz açıklamasında bulundu.
İçişleri Teşkilatımız, İstihbarat Teşkilatımız bunları alıp getirme imkanına sahip
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ firarisi Adil Öksüz ile ilgili bir gelişme var mı? Nerede olduğunun tespiti ve iadesiyle ilgili süreç nasıl işliyor? sorusuna ise şu ifadelerle cevap verdi:
Malum, şu anda tabi bunlar değişik ülkelerde seyrüseferdeler, dolaşıyorlar. Bakıyorsun sesi Belçikadan geliyor, bir bakıyorsun Yunanistandan geliyor, bakıyorsunuz Almanyadan geliyor, değişik yerlerde dolaşıyorlar. Aslında işte bölücü terör örgütünün başı nasıl getirildiyse bunları da böyle bir operasyonla getirme durumu söz konusu olursa şüphesiz ki iş çok daha rahat olacak. Ama şu ana kadar FETÖnün ileri gelenlerinden teslim edilenler oldu. Onları da aldık ülkemize getirdik. Hala bu konuda görüşme yaptığımız devletler var. Bazen adreslerine varıncaya kadar istihbarat örgütümüz kendilerine veriyor. Onlardan da bunun iyi niyetini görüp, bunları alabilirsek tabi ki İçişleri Teşkilatımız, İstihbarat Teşkilatımız bunları alıp getirme imkanına sahip. Ta Afrikanın ücra köşelerinden alıp geldiğimiz gibi. Durmuyoruz.
Erdoğan, Böyle bir ihtimal olabilir mi? İsim verebilir misiniz? sorusuna Olabilir. İsim istemeyin. Şu anda zaten bunların en çoğunluk olduğu yer Almanya diye cevap verdi.