Maç başladıktan sonra sahadaki dizilişimiz ve rakibin bizden çekinir hali, umudumuzu sürdürmemizi sağlıyordu. Ancak maçın başında serbest vuruştan yediğimiz saçma sapan bir gol, rüzgarı bir anda tersine çevirdi. Akabinde, maçta olmayan aklımız Ankara ekibinin işini kolaylaştırdı. Sahada ne yaptığını bilen tek bir oyuncumuz bile yoktu. Oyunda olan veya sonradan oyuna giren hiçbir oyuncunun diğerinden farkı yoktu.

 

Kalemizde 15 yaşındaki Yusuf Kerem'in bulunması ve sahada sergilediğimiz "protesto futbolu", sezon boyunca bu kadar rahat sonuç alamayan rakibin adeta ekmeğine yağ sürdü. Peş peşe gelen goller farkı açtı; hatta 6 golden sonra 3 pozisyonda da topu dışarı attılar. Kısacası, biz başkente turistik amaçlı gelmişiz ve maçı oynamadan kaybetmişiz.

 

Maçtan sonra teknik direktör İbrahim Dağaşan istifa etti ve içinde bulunduğumuz durumu anlatarak yenilgiyi ve farklı skoru üstlendi. Kaybetme sebeplerini açıklarken ekonomik anlamda teknik heyet ve oyuncular haklı olabilir, ancak İnegölspor forması bu kadar yere düşmemeli. Son sıradaki bir takım bize 6 gol atamamalı, rakibin az sayıdaki seyircisi bizimle dalga geçmemeli. Bize hiç yakışmayan bir oyun ve skor aldık. Umarım bu durum camiamız için çok büyük bir ders olur, en azından gidişatımızı değerlendirme açısından.

 

Son olarak, yönetim İbrahim Hoca ile görüştü ve istifasını geri aldırdı. Bu yerinde ve doğru bir karar oldu. Çünkü şu anda bu istifanın ne teknik heyete ne de kulübe bir faydası olmazdı. Yönetimin bu kararı bana göre daha sağlıklı oldu. Mali olarak yaşanan problemleri asgariye indirip sezonu bitirmekten başka çaremiz yok, çünkü durumumuz gün gibi ortada…