#Güncel Olaylar | Haber Merkezi
03 Eki 2024 / Per 17:14
Münevver Karabulut'u öldüren Cem Garipoğlu'nun mezarı 10 yıl sonra açıldı. Avukat Rezan Epözdemir, mezarın iki katlı olduğunu ve kemiklerin kefensiz bulunduğunu belirtti. Detaylar haberimizde.
Cem Garipoğlu'nun Mezarı 10 Yıl Sonra Açıldı: Kefensiz Kemikler Bulundu, Karabulut Ailesinin Adalet Mücadelesi Devam Ediyor
2009 yılında Münevver Karabulut’un vahşice katledilmesinin ardından Türkiye'yi derinden sarsan Cem Garipoğlu olayı, 10 yıl sonra yeni bir gelişmeyle gündeme geldi. 10 Ekim 2014’te Silivri Cezaevi'nde intihar eden Garipoğlu'nun mezarı, Karabulut ailesinin avukatları aracılığıyla yapılan başvuru üzerine açıldı. Karacaahmet Mezarlığı’nda gerçekleştirilen feth-i kabir işlemi sonrası mezardan çıkarılan kemikler Adli Tıp Kurumu’na götürüldü.
Cem Garipoğlu'nun Mezarı Açıldı: Feth-i Kabir İşlemi
Cem Garipoğlu’nun mezarının açılması işlemi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla 1 Ekim 2024 tarihinde gerçekleştirildi. İşlem saat 11.10 itibariyle başladı ve yaklaşık bir saat sürdü. Mezarlık çevresinde geniş güvenlik önlemleri alınırken, medya mensuplarının sadece belirli bir mesafeden çekim yapmalarına izin verildi. Mezarın bulunduğu alan, demir bariyerlerle kapatıldı ve mezar açma işlemi çevresine branda çekilerek gizlilik sağlandı. Çalışmalar sırasında mezarlık çevresinde bulunan ağaçlar budandı ve mezarın etrafında yoğun güvenlik önlemleri alındı.
Avukat Epözdemir: "Mezar 2 Katlı, Kefensiz Kemikler Bulundu"
Feth-i kabir işlemi sonrasında Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, basın mensuplarına önemli açıklamalarda bulundu. Epözdemir, mezarın iki katlı olduğunu belirterek, ilk katın boş olduğunu ve kemiklerin alt katta kefensiz bir şekilde bulunduğunu söyledi. Şok edici bu gelişme, Karabulut ailesinin kafasında ciddi soru işaretleri uyandırdı. Epözdemir, "Mezarın alt kısmında kefensiz olarak duran kemikler bütünlük göstermiyordu. Ceset büyük ölçüde dağılmıştı ve cesedin durumu oldukça üzücüydü," ifadelerini kullandı.
Epözdemir ayrıca, Garipoğlu ailesinden kimsenin mezarın açılmasına katılmadığını ve sadece avukatlarının hazır bulunduğunu belirtti. "Ailesinin burada olması gerekirdi ama gelmediler," diyen Epözdemir, Garipoğlu ailesinden yeniden DNA örneklerinin alınmasını talep ettiklerini, kemikler üzerinde yapılacak incelemelerle cesedin Cem Garipoğlu'na ait olup olmadığının netlik kazanacağını ekledi.
Cem Garipoğlu’nun Mezarı Neden Açıldı?
Cem Garipoğlu’nun ölümünden bu yana, öldüğüne dair şüpheler kamuoyunda zaman zaman gündeme gelmişti. Bazı çevreler, Cem Garipoğlu’nun intihar etmediğini ve başka bir yerde saklandığını iddia ediyordu. Bu şüphelerin ardında, Garipoğlu’nun ölümüyle ilgili yeterli delillerin sunulmadığı ve cenaze işlemleri sırasında ailenin dikkat çekici bir şekilde gizlilik talep etmesi gibi faktörler bulunuyordu. Karabulut ailesi, bu şüpheler doğrultusunda avukatları aracılığıyla mezarın açılması ve cesedin kimlik tespitinin yeniden yapılması için hukuki girişimlerde bulunmuştu. Karabulut ailesi, bu sürecin sonunda adaletin tecelli etmesini ve gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını umuyor.
Adli Tıp Kurumu'na Gönderilen Kemikler: DNA Eşleşmesi Bekleniyor
Mezardan çıkarılan kemik kalıntıları, Adli Tıp Kurumu’na götürüldü. Burada yapılacak olan detaylı incelemeler sonucunda, kemiklerin Cem Garipoğlu’na ait olup olmadığı kesin olarak belirlenecek. Avukat Epözdemir, Adli Tıp Kurumu’ndan bir hafta içinde rapor beklediklerini belirtti ve "İnşallah bu süreç sonunda 15 yılın ardından maddi gerçek ortaya çıkar, adalet yerini bulur" ifadelerini kullandı.
Garipoğlu ailesinin avukatları ise, aile bireylerinden yeniden DNA örneklerinin alınması gerektiğini söyledi. Bu örnekler üzerinden yapılacak kimlik eşleştirmesi sonrasında mezardaki kişinin Cem Garipoğlu olup olmadığı kesinleşecek. Epözdemir ayrıca, 10 yıl önce yapılan DNA incelemelerinin yeterli olmadığını düşündüklerini ifade ederek, yeni teknolojilerle daha sağlıklı sonuçlar elde edileceğini umduklarını dile getirdi.
Cem Garipoğlu'nun Mezarından Başka Bir Cenaze Çıkarsa Ne Olur?
Bir gazetecinin "Mezardan başka bir cenaze çıkarsa ne olur?" sorusuna Epözdemir şu yanıtı verdi: "Eğer mezardan başka birinin cenazesi çıkarsa, bu Türk hukuk tarihinin en büyük skandalı olur." Bu sözler, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı ve sürecin ne şekilde sonuçlanacağı büyük bir merak konusu haline geldi.
Olayın Geçmişi: Münevver Karabulut Cinayeti
Cem Garipoğlu ismi, Türkiye'nin hafızasına 3 Mart 2009’da işlenen vahşi bir cinayetle kazındı. O tarihte 17 yaşındaki Münevver Karabulut, İstanbul Bahçeşehir'deki bir villada Cem Garipoğlu tarafından öldürülmüş, parçalanmış cesedi bir çöp konteynerinde bulunmuştu. Cinayetin ardından uzun süre firari olan Garipoğlu, teslim olduktan sonra yargılanmış ve 24 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. 10 Ekim 2014'te Silivri 5 No'lu Cezaevi'nde hücresinde ölü bulunan Garipoğlu'nun intihar ettiği açıklanmıştı.
Ancak Garipoğlu'nun ölümü ve sonrasındaki süreç, kamuoyunda birçok soru işareti doğurmuştu. Özellikle otopsi raporu, cenazenin defni ve DNA testleriyle ilgili bazı eksiklikler, ailesinin ve kamuoyunun Cem Garipoğlu'nun gerçekten öldüğüne dair şüpheler geliştirmesine neden olmuştu.
Mezarın Açılması Sürecinin Devamı
Mezardan çıkarılan kemiklerin Adli Tıp Kurumu’ndaki incelemesi sonrasında, kimlik tespiti yapılacak ve sonuç kamuoyuyla paylaşılacak. Eğer ceset Cem Garipoğlu’na ait çıkarsa, aileye iade edilmesi ve yeniden defnedilmesi bekleniyor. Ancak, başka bir kişinin cesedinin bulunması gibi bir durumun ortaya çıkması halinde, olay Türk hukuk tarihine büyük bir skandal olarak geçebilir.
Sonuçların Beklendiği Süreçte Gelişmeler Takip Ediliyor
Cem Garipoğlu’nun mezarının açılması, Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili yıllar süren adalet arayışının yeni bir evresi olarak karşımıza çıkıyor. Karabulut ailesi, bu süreç sonunda maddi gerçeğin ortaya çıkmasını ve kamu vicdanının rahatlatılmasını umuyor. Öte yandan, Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek olan raporla birlikte, Garipoğlu’nun gerçekten ölüp ölmediğine dair kamuoyundaki tartışmalar da sona erecek gibi görünüyor.
Karabulut ailesi avukatlarının talebiyle açılan mezar, Türkiye’nin en büyük adli vakalarından birine ışık tutacak önemli bir sürecin başlangıcı olarak görülüyor.