Çevreci fabrika halkın sesine kulak verdi

#Ekonomi | İHA
21 Eki 2019 / Pzt 16:35

Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde prina kokusu ve yoğun su buharı meselesine Doğuş Prina Fabrikası yetkilileri tarafından Alman teknolojisiyle yapılan bir sistemle son verileceği açıklandı.

Geçmiş dönemlerde zeytin kara suyu atığının nehirlere ve kanalizasyonlara akıtılmasının önüne geçen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2 yıldan bu yana yürürlüğe koyduğu yeni yönetmelikle, zeytin kara sularının buharlaştırılarak bertaraf edilmesi sistemini getirdi. Ayvalık’ta zeytin küspesinden, 100 personeliyle prina yağı elde eden ve bu yağı Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir yanına ihraç eden fabrika, bu kara suyu devletten hiçbir beklentisi olmadan 2 yıldan bu yana buharlaştırarak doğaya yeniden kazandırıyor. Ancak son dönemlerde bu fabrikanın bacalarından salınan su buharındaki, genizleri yakan koku sebebiyle Ayvalık’ta vatandaşlardan çok ciddi şikâyetler gelmeye başladı. Başta çevreciler olmak üzere, ilçede ikamet eden vatandaşlar gerek sosyal medyadan, gerekse de basın yayın organları aracılığıyla bu duruma tepki gösterdi.
Fabrika yönetimi de bu şikâyetlere kayıtsız kalmayıp, buharlaştırarak bertaraf ettiği zeytin karasuyu maddesinin ilçe halkını rahatsız etmemesi için kendi kaynaklarıyla 50 bin avroluk yatırım yaparak bu meseleyi ortadan kaldırma kararı aldı.
Ayvalık’taki sosyal medya kullanıcılarının iddia ettiği gibi son derece pahallı olan hekzan gazının bacalardan çevreye salınmasının mümkün olmayacağını belirten fabrikanın genel müdürü Ali Bakırcı yaptığı açıklamada, “Fabrikamızda günde 550 ton 2 faz prinayı buharlaştırarak kurutuyoruz. Bunun sonucunda da yaklaşık 200-250 ton su buharı çıkıyor bacalarımızdan. Tabi kara su olduğu için haliyle bacalardan çıkan su buharında biraz koku oluyor. Haklı olarak halkımızda bu konuda rahatsız oluyorlar. Fakat şu ana kadar bakanlığın bu konunun ortadan kaldırılmasına yönelik bize sunduğu herhangi bir alternatif yoktu. Gelen şikâyetler üzerine harekete geçerek, tamamen kendi imkânlarımızla bu sorunu ortadan kaldıracak bir yöntem bulduk. Bu sorunu Alman teknolojisi ile 50 bin avroluk bir yatırımla ortadan kaldıracağız. Bu sistemi kurduğumuzda bir jeli çalışan bacaya püskürterek, bacadan çıkan kokuyu nötralize edeceğiz. Böylelikle bacalarımızdan bundan sonra kokusuz bir su buharı çıkacak” dedi.
Kokunun giderilmesinin ardından da bacalardan salınacak su buharının arasında insan sağlığını tehdit edecek herhangi bir gazın bulunmayacağını kaydeden Ali Bakırcı, “Bacalarımızdan çıkan duman gibi görünen şey aslında bildiğiniz su buharından başkası değildir. Bu konuda bizim ilgili bakanlıklardan 2 yılda bir aldığımız emisyon izinlerimiz de var. Bacalarımızdan çıkan su buharının insan sağlığına kötü etki edecek herhangi bir maddenin bulunmadığına dair resmi belgelerimiz de mevcut” ifadelerini kullandı.
“Yeni sistem TUBİTAK onaylı”
Geçtiğimiz yıl, Nikita deresinden Sarımsaklı Plajlarına da akan zeytin kara suyunun buharlaştırılarak bertaraf edilmesine yönelik Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kendilerine talimat geldiğini kaydeden Ali Bakırcı, “Biz zeytin kara suyunu bacalardan buharlaştırarak uçurmasak, bu karasular harici ortamlara deşarj edilecek. Sonuçta denizlere, akarsulara çevresel olumsuzlukları da beraberinde getirecek. Bu şekildeki deşarjlarda çevresel anlamda daha tehlikeli. Bütün dünyada; İtalya’da, İspanya’da yani kısacası zeytinin üretildiği ülkelerde bu bizimde uyguladığımız bertaraf yöntemiyle karasu buharlaştırılarak yok ediliyor ve doğaya geri kazandırılıyor. Tabi bu sistemde kullanılan madde zeytin karasuyu olduğu için de ortaya bir koku yayılıyor. Zaman zaman ters rüzgârların esmesiyle bu koku Ayvalık’ın merkez mahallelerine de ulaşıyor. Bu durumdan halk da rahatsız oluyor. Ama yeni yapacağımız yatırımla önümüzdeki Kasım ayı sonu Aralık ayı başı gibi TUBİTAK’ın da onayladığı yeni sistemimiz devreye girecektir. Böylelikle de bu sorun tamamen ortadan kaldırılmış olacaktır.” diye konuştu.
Fabrikanın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Serkan Yavuz da, prina olarak da adlandırılan zeytin küspesinin çok ağır bir kokusu bulunan bir hammadde olduğunu kaydederek, “Biz fabrika olarak keşke gülyağı işleseydik de, etrafa gül kokusu saçabilseydik. Ama maalesef böyle bir şansımız yok. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yönetmeliğiyle bize verilen proses işlemi şeması gereği tüm prina fabrikalarında olduğu gibi bizim de fabrikamızda da aynı metot uygulanmaktadır. Tüm prina fabrikalarında, işçilik ve giderler, yatırımlarda dahil olmak üzere hepsi kendi öz varlıklarını kullanmaktadırlar. Yani bakanlık zeytin kara suyunun bertaraf edilmesi işlemini tamamen prina fabrikalarına devretmiştir. Buna karşılık da bakanlık bu hizmete karşılık hiçbir prina fabrikasına herhangi bir ödememe yapmamaktadır. En çok da gücümüze giden budur aslında. Çünkü taşlanan biziz, meyveyi yiyen ise başkası. Dolayısıyla, aslında devletimizin prina fabrikalarına destek vermesi gerekmektedir. Çünkü ileride zeytin ekimleri daha da çok artarsa bu durum prina fabrikaları için çok ciddi ekonomik külfet anlamını taşıyacaktır” diye konuştu.