Bayh-Dole Kanunu,kamu üniversite sanayi iş birliği ile Türkiye’ye de ivme kazandıracak

#Ekonomi | İHA
16 Kas 2019 / Cmt 12:04

ABD’de ekonomisini çöküşten kurtaran Bayh-Dole Kanunu dünyada birçok ülkeye fikri haklar konusunda emsal oluştururken, Türkiye’de de kamu üniversite sanayi iş birliği ile fikri haklarda etkilerini hissettirmeye devam ediyor. Adres Patent Genel Müdürü Cumhur Akbulut, "Elimizdeki verileri incelediğimiz IBM, Microsoft, Apple, Google gibi ABD merkezli teknoloji firmalarının patent başvurularında geçmişten gelen bir kültürle ciddi bir yükselişin olduğunu ve bu durumun bahsettiğimiz firmaların piyasa değerine de yansıdığını görüyoruz" dedi.


Gelişmiş ülkelerin fikri haklar konusunda oluşturduğu farkındalık milli gelirlerine de yansımış durumda. ABD’de ekonomisini çöküşten kurtaran Bayh-Dole Kanunu dünyada birçok ülkeye fikri haklar konusunda emsal oluştururken, Türkiye’de benzer bir ivmenin kamu-sanayi-üniversite iş birliği ile yakalanması hedefleniyor.

Adres Patent Genel Müdürü Cumhur Akbulut; Amerika Birleşik Devletleri (ABD), ikinci dünya savaşından politik ve ekonomik olarak güçlü bir şekilde çıktığını, ancak 1970’li yıllarda endüstrisinin Avrupa ve Japonya karşısında rekabet gücünü yitirmeye başladığını anımsatarak, "Amerikan Kongresi, ekonomiyi canlandırmak için çalışmalar başlatmıştır. Yaşanan bu süreçler ABD’de fikri sınai ve mülkiyet hakları konusunda bir takım adımların atılmasını da zaruri kılmıştır. Özellikle 1980 yılında yapılan ve 1986’da yürürlüğe giren Bayh-Dole Yasası patentlerin ticarileştirilmesi konusunda önemli bir adım olarak ön plana çıkmıştı. ABD’de yürürlüğe giren ve dünyaya emsal olan Bayh-Dole Yasası, kâr amacı gütmeyen organizasyonların veya küçük işletmelerin, federal bir kurumla yaptığı AR-GE sözleşmesi, iş birliği anlaşması veya kurumdan aldığı araştırma desteği ile yapılan araştırmalarda ortaya çıkan buluşlar üzerinde kişi veya kurumların hak sahibi olmasına izin vermektedir. Bu yasa ile ülkenin sanayi alanında en büyük sorunu olan ’ürünlerin ticarileştirilmesi’ konusu önemli oranda çözülmüştür. Sonrasında ilgili yasa yapılan bazı değişikliklerle Japonya, Güney Kore ve Avusturya gibi ülkeleri de etkilemiştir" dedi.

ABD bugün 20 trilyon dolarlık bir katma değerle dünya ekonomisinin yüzde 25’lik kısmını temsil ettiğini ifade eden Akbulut, "Gelinen bu noktada ABD’nin fikirlerin ticarileşmesi konusuna verdiği önemi yadsınamayacak bir noktada. Bu doğrultuda ABD’nin elde ettiği bu katma değer, yüksek teknolojili ürünlerin ülke içerisindeki payının artmasında da etkili oldu. Elimizdeki verileri incelediğimiz IBM, Microsoft, Apple, Google gibi ABD merkezli teknoloji firmalarının patent başvurularında geçmişten gelen bir kültürle ciddi bir yükselişin olduğunu ve bu durumun bahsettiğimiz firmaların piyasa değerine de yansıdığını görüyoruz" şeklinde konuştu.

Fikri hakların değeri aktifler içinde yüzde 80
IBM 2019’un 10 aylık dönemine kadar toplamda 25 bin patent başvurusu gerçekleştirdiğini kaydeden Akbulut, Microsoft, Apple ve Google’ın ise ayrı ayrı 9 bin patent başvurusu yaptığını söyledi.
Bahsedilen firmalarda fikri hakların aktifler içerisindeki değerinin yüzde 80’lik bir paya sahip olduğuna dikkati çeken Akbulut, "Bugün ABD’nin dünya ekonomisinde hatırı sayılır bir konumda yer almasının nedeni, yüksek teknolojili ürünlere ağırlık vererek bu ürünlerin ticarileşmesini sağlamak olarak görüyoruz. Öte yandan, ABD’deki patent işleyiş sürecinden bahsedecek olursak, patent ile ilgili aşamaların daha çok itirazlar üzerinde devam ettiğini söylemek yanlış olmaz. Bu uygulama, üreticilerin patentini aldığı ürünü daha fazla sahiplenmesi ve patent alanında rekabet unsurunun ön plana çıkmasını sağlıyor."

Çin ’bak-gör’ ile üretimi öğrendi
Üretim konusunda birçok firmanın Çin’e fabrika yatırım yaptığını belirten Akbulut, yapılan yatırımların Çin’i ’bak-öğren’ politikası ile piyasada bilinen taklitçi kimliğinden çıkararak, özgün bir üretim yapma sürecine yönlendirdiğini ve gerçeğin, günümüzde giderek yaygınlaştığına ifade etti.
Çin’i özgün ürün yapma sürecine götüren en önemli olgunun teknolojik üretim süreçlerine bağlı olarak fikri sınai ve mülkiyet hakları konusunda yakalanan ivme olduğunu anlatan Akbulut, "2018 yılında ülkede, 1,6 milyon patent başvurusu yapıldığını görüyoruz ve bu rakam 1984’ten bu yana artıyor. Çin’in patent başvurularında yakaladığı bu artış, ülkenin milli gelirine de yansımış durumda" değerlendirmesinde bulundu.

"Ülkemizde sanayi-üniversite iş birliği ile katma değer artacak"
ABD ve Çin’de izlenen fikri haklar konusundaki gelişmeleri Türkiye açısından ele alan Akbulut şunları söyledi: "Aldığımızda sanayi-üniversite işbirliği burada yadsınamaz bir öneme sahip. Özellikle AR-GE ve tasarım merkezleri için kamu tarafından sunulan finansal imkânlar yerli ve milli teknoloji kapsamında atılan önemli adımlar arasında yer alıyor. Ürünlerin yerlileştirilmesi konusunda 2016 yılından itibaren uygulamaya geçen üretim reform paketleri ile bugün 64 teknoloji geliştirme merkezi, 1188 AR-GE merkezi ve 348 tasarım merkezinde çeşitli çalışmalar devam ediyor. İlgili merkezlerimizde tamamlanmış ve devam eden 100 bin civarında proje bulunmaktadır. Bu projelerin fazla olması ülkemiz açısından önemli bir kazanım. Ancak projelerin sanayiye uygulanabilirliği ve bu kapsamda ürünlerin ticarileştirilmesi bizim asıl önceliğimiz olmalı. Milli teknoloji ve ulusal kalkınmada temel unsur; milli teknoloji doğrultusunda ürünlerimizi yerlileştirmek ve geliştirdiğimiz ürünlerin sanayiye uygulanabilirlik oranını artırarak ticarileştirmek olmalı. Bu doğrultuda her işletmenin yıllık en az 1 adet ürün geliştirme hedefi olmalı. Böylece sanayi ve hizmet sektörlerinde oluşacak ’think tank’, hem ülkemizin Gayri Safi Milli Hasılası’na katkıda bulanacak hem de sanayi alanında ’know-how’ bilgimizi de bir kademe yukarı çıkaracak."